Bağış’tan İrlandalılara: Enseyi karartmayın!
.
Bir gün bunu duyacağımı hiç düşünmezdim. İrlanda biliyorsunuz fena halde batmış durumda. Fakat Avrupa Birliği’nin vermek istediği parayı “bağımsızlık” adına (bkz: “fakir ama gururlu genç” maddesi) kabul etmiyor.(Yunan iştahla almıştı hatırlarsanız..)
Dublin’de AB İşleri Bakanı Dick Roche ile görüşen Devlet Bakanı ve AB Başmüzakerecisi Egemen Bağış, toplantı akabinde yaptığı basın toplantısında “İrlandalılara mütevazı tavsiyem, morallerini hiç bozmasınlar, biz de bu yollardan geçtik. 2001’de bir gecede faizler yüzde 8000’e çıktı, bankalar, şirketler battı ama şimdi yılda yüzde 10’luk bir büyüme hızıyla Avrupa’nın en hızlı büyüyen ülkesiyiz” dedi.
Buna benzer bir espriyi hatırlarsanız 2003’de Eurovision’da birinci gelen Sertap Erener, sonuncu gelen İngilizlere yapmıştı. “Bize ne tavsiye edersiniz?” diyen İngiliz muhabire “Siz de 20 yıl çalışın, kazanırsınız..” demişti.
Bugün bakanımız aynı lafı edebiliyor.
Nereden nereye geldik.
Allah utandırmasın.
Dini özgürlükler ödülü
Dünkü yazımda Brüksel’de “Uluslar arası Archon Dini Özgürlük Konferansı”nda olduğumu söylemiştim.
Üç gün süren konferansı, merkezi New York’da bulunan ve İstanbul’daki Ekümenik Rum Patrikhanesine bağlı Aziz Havari Andrew Tarikatı düzenliyor. Kimdir bunlar? Genel olarak Ortodoksların dini özgürlükleri üzerinde çalışan bir kuruluş.
Konferanslar dizisinin ilk gününde Başmüzakereci ve Devlet Bakanı Egemen Bağış’a “Türkiye’deki dini azınlıkların lehindeki olağanüstü çalışmaları ve farklı kültürler ve uygarlıklar arasında köprüler inşa etmesinden dolayı” ödül verildi.
10 yıl önce böyle bir konferansa devletten her hangi birinin katılması söz konusu bile olmazdı. Bırak katılmayı, konferansın yapıldığı şehre bile gidilmezdi. Eleştirilere kulaklar kapanır, görmezden gelinirdi. Zaman değişti ve şimdi bir bakanımız gayri Müslimlerin dini özgürlükleri konusunda yaptığı çalışmalardan dolayı Ortodoks bir tarikattan ödül alabiliyor! Konferansın tam adı “Dini Özgürlük: Avrupa Birliğine Türkiye’nin köprüsü”
Türkiye’den konuşmacı olarak bir çok isim katıldı. Ermeni Patrik vekili Aram Ateşyan, Gazeteci yazar Mustafa Akyol, Alevi Dernekleri başkanı Doğan Bermek, İnsan Hakları savunucusu Orhan Kemal Cengiz, Rum Ortodoks Patrikhanesi Avukatı Kezban Hatemi, TESEV’den Dilek Kurban, Vakıflar Genel Meclisi Cemaat Vakıfları Temsilcisi Lakis Vingas, Galatasaray Üniversitesi’nden Emre Öktem hatırladıklarım ver dinlediklerim arasında.
Bugüne kadar hiçbir bakan “Patrikhanenin varlığı bizim zenginliğimiz ve gücümüzdür” demedi. Bu laf azınlıklara olan bakışın temelden değiştiği manasına geliyor. Fakat ekümeniklik ve Ruhban okulu konusu ise yine havada kaldı.
Bakan konuşmasını yaptıktan ve gittikten sonra toplantıyı izlemeye devam ettim. Kezban Hatemi çok dokunaklı bir konuşma yaptı. “Ödül verildi, güzel sözler edildi ama hala esaslı bir aksiyon yapılmıyor. Şu an karşımızda bir cevap verenimiz yok” dedi. Toplantıda en büyük vurgu Vakıflar Kanunu’nundaki düzenlemelere yapıldı. Özelikle istimlak edilen gayrı Müslim Vakıfların mallarının iadesi neredeyse ana konuydu. Hükümetin bu konudaki samimiyetinin turnusol kağıdı galiba bu.
Brüksel! Ne fena bir yersin sen
* Atina’dan sonra Brüksel çekilir gibi değil. Merkezdeki hap kadar tarihi yeri dışında bir şehir bu kadar mı ezer insanı? Bu kadar kimsesiz hissettirir? Koca binalar bu kadar mı ulaşılmaz olur? Taksi bu kadar mı yoktur? Araba seli içinde yürürken bu kadar mı görünmez hisseder kendini insan?
* Şehirde hemen hemen herkesin üzerinde bir yaka kartı var. Herkes konferanslara girip çıkıyor, sonra da yaka kartını çıkarmaya unutuyor. Caddeler siyah takım elbiseleri ve yaka kartlarıyla salak salak dolaşan binlerce insanla dolu.
* Brüksel’de aşk mümkün olabilir mi diye düşünmeden edemiyorum. Anti-romantik şehirler top ten’de Moskova ile rahat rahat yarışır.
* İnternetin en pahalı olduğu şehir aynı zamanda. 24 saati 25 euro. Yok ben sadece yazımı yollayacağım, 1 dakika yeter desen de fark etmiyor. Haşırt tam gün almaya çalışıyorlar. Cimri ve artık aynı zamanda borç altındaki bu yazarınız isyan ediyor (haliyle)
* Fakat daha büyük rezalet: İnternet için 25 Euro talep edildikten sonra “pardon internetlerimiz kesikmiş” cevabını almak! (Bkz: Conrad Hotel) Bu arada “gir bir Starbucks’a bağlan internete diyenlere kafa atarım. Orada da paralı.
* Aç bir parantez daha: Sayın Türkiyeli operatörlerimiz! Data roaming konusunda bir kolaylık sağlamaya niyetiniz yok mudur? Sizin tarifeleriniz de akıl almaz boyutlarda.
Turkcell’in Avrupa internet paketi günde 25 lira! Üstelik sadece 25 MB! Kusura bakmayın ama manyaklık bu! Kazığın da bir haddi hududu var. Bana internet kullanımı dahil adam gibi yurtdışı paketi sunan ilk operatöre geçmezsem ne olayım.