Şampiy10
Magazin
Gündem

Aysel Tuğluk ve anneler günü

.

ABONE OL
Vatan Haber

Geçen sene “Anneler Günü”nü icat eden Anna Jarvis’in hazin sonunu yazmıştım. Anneler Günü’nü resmi tatil ilan ettirmek için ömrünün yarısını adadı, fakat işin ticari bir faaliyete dönüşmesi ve anlamını yitirmesi karşısında fena oldu ve ömrünün geri kalanını da anneler gününü “iptal” ettirmeye adadı.

Tutuklandı, mahkemeye verildi, kazandığı itibarını kaybetti ve yalnızlık, fakirlik ve kalp kırıklığı içinde öldü. (Tekrar hatırlatayım: Anneler Günü,
Amerikan İç Savaşı sırasına oğulları ölmüş anneler ve barış adına ilan edilmiş bir gündür)
Dava insanı olmak böyle tuhaf bir kader yaratıyor. Aysel Tuğluk “çok kötü şeyler olacak” dedi ve basının duyarlı kalemleri bile “eeeh yeter ama” demeye başladı. Ahmet Hakan sözlerine “Gözlerini kocaman açmış bir büyücü repliği...” “Endişeye gark olmuş bir Aliye Rona tavrı...” benzetmesi yaptı.

***

Aysel Tuğluk niye böyle dedi bir bakalım.
Bundan bir hafta önce, 29 Nisan günü, sabaha karşı, Terörle Mücadele polisleri, yedi ilde eşzamanlı ‘KCK operasyonları’ düzenledi. Aralarında İstanbul’un da bulunduğu illerden gecenin bir yarısında yapılan operasyonlarla apar topar Diyarbakır’a götürülen 17 üniversite öğrencisinden 12’si, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ndeki sorgularının ardından tutuklanarak cezaevine kondu. Ailelerine haber verilmeksizin, avukatlarını aramalarına müsaade edilmeksizin, anayasal hakları alenen ihlal edilerek alelacele uçakla Diyarbakır’a götürülen ve ‘terör örgütü üyesi’ olmakla suçlanan bu gençlere, kendilerine isnat edilen bu suçlamaya esas teşkil eden delillerin ne olduğu da söylenmemiş. Haklarında yürütülen soruşturmada gizlilik kararı alınmış.

Radikal’de yazan avukat Dilek Kurban şöyle
değerlendiriyor:

“Aslında, bir yönüyle, yeni bir durum yok ortada, zira birkaç senedir benzer operasyonların Kürt siyasetçilerine, sivil toplum temsilcilerine ve insan hakları savunucularına karşı yürütüldüğünü biliyoruz. Öte yandan, yeni operasyonlar, yeni bir duruma da işaret ediyor, zira bu defa gece yarısı evlerinden alınıp götürülen, bir kısmı tutuklananlar, üniversite öğrencileri. Bu gösteriyor ki, emniyetin, sanık ve avukatlarıyla dahi paylaşmadığı gizli delillere dayandırarak inşa ettiği, sanıklarının bir bölümü iki senedir tutuklu yargılanmakta olan KCK davasında yelpaze genişliyor. Kürt siyasi hareketinin doğrudan veya dolaylı olarak, bilfiil ya da sempatizan olarak içinde yer alan insanları içeriye alarak etkisizleştirmek yetmemiş olacak ki, devletin hedefinde şimdi, Kürt meselesi üzerine düşünen, yazan, okuyan üniversite öğrencileri var. Bu, yepyeni bir duruma işaret ediyor. Şu andan itibaren, Kürt sorunu konusunda yazan, çizen, okuyan, araştıran, fikir beyan eden herhangi birisi, KCK davasının potansiyel sanığıdır.”

***

Güzel bir bahar günü, annelerimize bir mutfak robotu, ipekli bir başörtüsü, bir triko hırka bluz takımı hediye ederken ama nasıl da ilgilendirmiyor değil mi bizi bunlar..
Anna Jarvis haklı mıydı yoksa asabi haris bir ihtiyar mı? Aysel Tuğluk gözlerini kocaman açmış bir kahin mi yoksa sevimsiz bir dava kadını mı?
Cevapları duymak istemiyorum.

*****

Annemize en güzel hediye: Özgürlük!

Annem yok. 11 yıl önce meme kanserine yakalanıp bir sonbahar günü vefat etti.

Yukarıdaki yazıda mutfak robotu, triko hırka bluz takımı derken evet dalga geçtim. Kendimle. Annelik hakkını eşyayla ödemeye çalışmamla dalga geçtim.

İçimde kalan ukde şudur: Annemi “özgürleştirememek!”
Bir insana “özgürlük” hediye etmek mümkün müdür?
Annem standart bir Türk annesiydi. Çocukları için yaşayan hassas, kırılgan bir kadın. Kocası ezmiş yıllarca. Evlilik, koca kaprisi çekmekten ibaret. Bunun acısını, sitemini içinden atamadan genç sayılacak bir yaşta öldü.

İçimde ne kaldı? Geçen yıla kadar “onu kraliçeler gibi yaşatamamak” diyordum. Arkadaşlarıyla beraber gideceği gemi gezileri hediye edememek, en iyi hastanelerde muayene ettirememek, şoför yollatıp onu oraya buraya götürememek.. Ne bileyim işte parayla satın alınan şeyler.

Şimdi düşünüyorum: mesele bu değil. Bu reklamcıların kafamıza soktuğu bir şey. Verirsin bir kredi kartı, olur biter basitçiliği.

Esas hediye annemin içindeki fıkır fıkır kadını ortaya çıkartabilmek olurdu. Dünyanın en güzel dolmalarını, sarmalarını yapmasaydı da karşıma bir dansöz kıyafetiyle çıkıp şıkır şıkır oynasaydı! Sabahları telefon edip beni uyandırmaya çalışmak yerine “Kanlıca’da kahvaltı yapıyorum, atla vapura gel” deseydi. Anneler gününde benim ona gitmemi beklemek yerine o bana olta takımıyla gelip beni boğaza balık avlamaya götürseydi...

Böyle bir anne “yetiştirebiliyor” muyuz?
Sorun bakalım bu soruyu “Anneler gününde” kendinize..

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Memleketimden Soma manzaraları
  2. En güzel imkanlara sahip morg
  3. Girit’te Konya’yı aramak
  4. Girit’in kalbine doğru
  5. Hayatımızı ne şekillendirir?
  6. Selanik’te Türkçe propaganda!
  7. Günlüklerin acı şahitliği: Delila
  8. Söylemesem olmazdı
  9. Gezi’den sonra 1 Mayıs artık manalı değil
  10. Ermeni meselesi hallolunmuştur

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.