Uyuşturucu- öldürücü madde farkı
.
“Uyuşturucu maddeler ile öldürücü maddeler arasındaki fark ceza yasalarına da yansırsa, gençlerimizi, çocuklarımızı bu belanın elinden kurtarmak için çok önemli bir adım atılmış olacak.”
Ressam Yavuz Tanyeli işte böyle diyor.
Tanyeli Türk resim sanatının önemli isimlerinden biri ama aynı zamanda (ve daha mühimi) gencecik oğlunu eroine kurban vermiş, o büyük acıyı yaşamış bir baba.
Oğlu Can’ı kaybettikten sonra, ‘uyuşturucu ve öldürücü maddeler’ konusunda toplumsal bir farkındalık yaratmak için çalışmış, çalışıyor.
Ankara’da, Döne Otyam’ın yönetimindeki m1886 Sanat Galerisi’nde açtığı sergide tanıştık Yavuz Tanyeli ile.
Yıllardır kafa yorduğu meseledeki görüşlerini şöyle özetliyor:
- Eroin ve son yıllarda yaygınlaşan tam sentetik maddeler uyuşturucu olmanın ötesinde. Eroin mesela... Biliyor musunuz, sadece 90 saniyede öldürüyor. Bir hayat, sadece bir buçuk dakika içinde bitiveriyor. Bunlar uyuşturucu değil, doğrudan öldürücü madde. Bu farkın yasal mevzuatta da yer alması lâzım. Bu maddeleri temin eden, satan vb. kişilerin uyuşturucu suçundan değil, doğrudan cinayetten yargılanıp ceza alması hâlinde, inanın bu işi yapan 10 kişiden sadece 2’si kalır sokakta. Çünkü onlar alacakları cezayı, ne kadar yatıp çıkacaklarını gayet iyi biliyorlar. Suçun niteliği ve cezanın infazı netleşir, uygulama da buna göre kararlı ve net olursa inanın caydırıcı olacaktır.
Yavuz Tanyeli’yi bu mücadelesinde yalnız bırakmamamız gerekiyor.
İşsiz kalmayı seçmek
Mahalledeki yufkacının kapısındaki duyuru uzun süredir asılı duruyor.
“Yardımcı aranıyor” yazıyor kâğıtta.
Önümdeki müşteri ile sohbetine tanık oluyorum dükkân sahibinin.
“Bulamadın mı Mahmut hâlâ birini?” diye soruyor müşteri.
- Yok be Tahir Abi. 6 ay oldu birini bulamadım.
- Çok mu az para veriyorsun?
- Valla abi, bin gayme maaş, artı sigorta.
- E fena da değilmiş be Mahmut.
- Fena olur mu be abi? Zaten ben ne kazanıyorum ki? Ama bizim insanımız bi garip. Hem açım der, hem iş beğenmez. Lâfa geldi mi iş yok... Var işte, gel çalış. Yok... Neymiş efendim haftada 6 gün çalışma çokmuş. Dükkân bir tek pazar günleri kapalı biliyorsun abi. En çok iş de cumartesi oluyor malum. 6 gün çalışamazlarmış, illâ haftada 2 gün izin istiyorlar. Devlet dairesi mi abi burası?
Bizim mahallenin yufkacısı sadece bir örnek.
Aynı durum, birçok başka yer ve alanda da geçerli biliyorum.
Haftada 6 gün çalışma deyince, işsiz kalmayı tercih ediyor iş arayanlar.
Sigortalı, aylık bin - bin 500 TL arası maaşı beğenmeyip, işsiz kalmaya devam eden çok var.
Yufkacı Mahmut haklı.
Kamuda çalışanlar dışında cumartesi pazar iki gün izin yapan kaldı mı bu devirde?
Özel sektörde haftada 5 gün mesai yapan var mı, ben bilmiyorum.
Elbette ihtiyacı olup, bulduğu işe dört elle sarılanlar var, onları dışarıda tutuyorum. Fakat çoğunluk, “İş arıyorum” değil, “İş beğenmiyorum” dese daha doğru olacak bence.
Geçenlerde duyduğum şu cümlenin altına imza atarım:
“Bizim memlekette herkes para kazanmak istiyor ama kimse çalışmak istemiyor.”
Yalan mı?..
KEŞKE...
Sadece duymak istediklerimizi duyup, görmek istediklerimizi görmekte ısrar etmesek.