‘Turizm seferberliği başlattık’
.
Ankara’da gazetecilerle buluşan Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal, Rusya ile gerilimin ve terör olaylarının turizme etkisini azaltmak için sektörde bir seferberlik başlattıklarını ve bu seferberliğe olumlu tepki aldıklarını söyleyerek, “Türkiye’nin güvenli olmadığını söylemek iyi niyetli algılanamaz” şeklinde konuştu. Bakan Ünal’ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:
- Biz dışarda büyük bir seferberlik başlattık, sektör de bu seferberlik çağrısına çok olumlu tepki verdi. Dışarda bir tanıtım seferberliği başlatmışken, Türkiye’nin güvenlik açısından riskli ülke algısını birileri pekiştirmeye çalışırken, içerden ısrarla bazı siyasetçiler ve basın-yayın organları Türkiye’nin güvenli ülke olmadığını söylüyorlarsa bu tabii iyi niyetli bir şey olarak algılanamaz. Belçika’da bir bomba patladıktan sonra bir Belçikalı yetkilinin kalkıp ‘Belçika güvenli bir ülke değildir’ ya da Paris’te bomba patladığında ‘Fransa güvenli bir ülke değildir’ demesini herhalde bekleyemezsiniz. Berlin’de fuarda bu konu gündeme geldiğinde bir tur operatörü dedi ki: ‘Şu anda bulunduğumuz yer ne kadar güvenliyse İstanbul’da o kadar güvenli, terör saldırılarının nerede olacağını bilemezsiniz’
- İsrail ve İran’dan bu sene özellikle turist sayısında ciddi bir artış bekliyorduk. Beyoğlu saldırısından sonra o ülkelerde ciddi bir kaygı oluştu. Zaten Sultanahmet saldırısında bizim en büyük pazarımız Almanya hedef seçilmişti. Biz birinci sırada Almanya’dan 5,5 milyon turist alıyoruz, ikinci sırada Rusya’dan 4,5 milyon turist alıyoruz.
‘İnternet coğrafyasının çocuklarıyla buluşacağız’
Kültür merkezlerinin fonksiyonlarının artırılacağını duyuran Bakan Ünal, bu konuda özellikle internet çağının çocuklarını yakalayamayı hedeflediklerini anlattı: “Çocuklar kütüphaneye geldiklerinde kitapla buluşmaları, kitaba dokunmaları gerekiyor. Madrid’e gittiğimizde Prado Müzesi’nin her yerinde anaokulu çocukları pıtır pıtır geziyorlar. Şimdiki çocuklarda mekan algısı yok, yakın-uzak algısı yok. İnternet coğrafyası var, çocuklar internet coğrafyasında yetişiyorlar. Tabletle akıllı tahta entegre halde, sürekli dokunamadıkları bir dünyayı yaşıyorlar. Bize hızla yabancılaşıyorlar, bizden hızla uzaklaşıyorlar ve zihinleri bizimle ilişki kurmuyor. Onlarla ilişki kuracağımız, sosyalleşebilecekleri kültür ve sanat üzerinden kimlik ve aidiyet kazanacakları mekanlar oluşturmamız gerekiyor.”