Toroğlu’nun hakem dersi her alanda geçerli mi?
.
Vatan Haber
Bu mesleği seviyorum. Her türlü stresine, yorgunluğuna, meşakkatine rağmen; bir taraftan da çok eğleniyorum aslında habercilik yaparken. Eğleniyorum çünkü; bir gün ‘iktidar yalakası’ olduğumu öğreniyorum, bir gün ‘iktidar karşıtı’.
Eğleniyorum çünkü;
bir gün ‘CHP düşmanı’ ilan ediliyorum birileri tarafından,
bir gün “Sen CHP’lisin” diyor başka birileri.
Ya da MHP’li veya bir başka partili...
Eğlendirici örnekleri çoğaltabilirim ama işin özeti şu:
Kim, işine nasıl geliyorsa öyle değerlendiriyor okuduğunu.
‘Okuduğunu anlayamayanlar’ı bir yana bırakıyorum.
‘Okuduğunu ısrarla, inatla yanlış anlayanlar’ı da ayırıyorum.
Herkes ‘anlamak istediği gibi’ anlıyor yazılanı. Ve tabii, baktığı pencereden gördüğü kadarını...
Sene 92...
TRT’de spor spikerliği kursundayız...
Bizim iki Melih (Şendil ve Gümüşbıçak), Yalçın (Çetin), Erdoğan (Arıkan), Güven (Göktaş), Okay (Karacan), Kerem (Öncel), Barbaros (Çıdal), Ali Kemal (Demir), Hakan (Tuzcu) ve birkaç arkadaşımız daha...
Diksiyon ve artikülasyon gibi temel spikerlik eğitimlerinin yanı sıra, maç anlatımı, futbol oyun kuralları vb dersler de aldığımız günler...
Derslerden birine Erman Hoca geldi bir gün, Erman Toroğlu.
‘Hakem gözüyle’ neyin nasıl yaşandığını anlattı gün boyu.
Bir ara şöyle dediğini hatırlıyorum:
“Maç sonunda iki taraf da hakemden şikayet ediyorsa, o hakem adil, tarafsız bir yönetim sergilemiş demektir.”
Ben de sormuştum bunun üzerine:
“İyi de Hocam, iki taraf da şikayetçiyse, o hakem maçı kötü yönetmiş de olamaz mı?“ diye. Toroğlu, “Hatalı kararlar vermiş bile olsa, iki tarafın da mutlu olmaması, o hakemin tarafsızlığını gösterir. Hata insana mahsus, yapılabilir ama en önemlisi adalettir” şeklinde yanıtlamıştı sorumu.
Erman Hoca’nın hakemler için savunduğu bu görüş, diğer alanlarda da geçerli mi?
Mesela benim ve benim gibilerin yazılarına aldığı tepkiler konusunda da?..
Biri, bir gün ‘iktidar yanlısı’; bir diğeri, bir başka gün ‘iktidar karşıtı’ diyorsa...
Biri “CHP’li” ya da “MHP’li” (ya da bir başka partili) derken, bir başkası o partilere karşıt görüşe sahip olduğumuzu iddia ediyorsa...
Bu durum; zaman zaman ufak tefek hatalarımız olsa da, işimizi ‘adil’ şekilde yaptığımızı göstermez mi?
Gördüğünü çalan hakem misali, gördüğümüzü yazdığımızın kanıtı değil midir o tepkiler?
Herkesin hep talep ettiği gibi, ‘tarafsız’ olduğumuzun, yani aslında, ‘olması gerektiği gibi’ olduğumuzun?..
Çarşı ne istiyor
Salı günü bu köşede “Beşiktaş, Kapalı ve Kutu” başlığının altında şöyle yazmıştım:
“Beşiktaş’ta, meselenin iki tarafı da şapkasını önüne koyup düşünmeli, karar vermeli.
Çarşı da, yönetim de.”
Alen (Markaryan) aradı o sabah erkenden.
Beşiktaş’ın tribün liderlerinden, Çarşı Grubu’nun önemli ismi, yazıdaki mesajı net şekilde almıştı.
“Kapalı’nın bu halini görünce içimiz yanıyor. İçimiz kan ağlıyor. Orası bizim evimiz, yuvamız. Kapalı boş kalınca, Kutu boş kalınca, tribünün ahengi de bozuluyor” diye başladı söze telefonda.
Sonra da, “Herkes bilsin” deyip devam etti:
“Bizim yönetimden hiçbir talebimiz (bedava bileti kastediyor) olmadı. Sadece, sezon başından beri yönetimin uyguladığı fiyat politikasına karşı çıkıyoruz. Bilet fiyatları çok yüksek. İtirazımız buna. Zaten bu sene muhtemelen İnönü’deki son sezonu yaşıyoruz. Yönetimin bu yanlıştan dönmesini ve yapacağı indirim ile Kapalı’nın dolmasını sağlayacağını umuyoruz.”
Çarşı’nın, tribünün meseleye bakışı bu.
Alen’in dediği gibi, “Herkes bilsin”.
KEŞKE...
Sorumluluk makamlarında oturan yetkililer, sadece istediklerine değil, her soruya içtenlikle cevap verebilseler.