‘Tarihi fırsat kaçmamalı’
.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ile Fas’ta, başkent Rabat’tan temaslarının son durağı Fes’e geçerken konuştuk. Yurt dışına çıkan her yetkili gibi Kurtulmuş da Türkiye gündemini yanında taşıyor.
Rabat’tan Fes’e karayolu ile geçtik Fas’ta. Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş da bizler ile birlikte otobüsteydi... 4 tekerlek üstündeki röportajın ilk ve belki de en önemli başlığı çözüm süreciydi.
Kurtulmuş, Ortadoğu coğrafyasının iki ana başlıkta türbülans yaşadığını söyleyerek başladı söze.
Biri etnik çatışmalar, ikincisi de mezhep ayrılıkları... “Bu somut ve ayrıştırıcı çatışma alanlarının bir an önce çözüme kavuşturulması şart” diyen Kurtulmuş, “Bu noktada en başta da Suriye geliyor. Suriye üzerinden İslam dünyasının tümü mezhepsel bir ayrılığa itiliyor” şeklinde konuştu.
“Türkiye’nin yer aldığı bölgede, etnik ayrılıkların hallolması konusunda ise bizim çözüm sürecini çok önemsiyorum” dedi Kurtulmuş. “Bütün coğrafya ve İslam ülkeleri, hatta mesela Ukrayna için bile...” Kurtulmuş’un altını çizdiği nokta şu:
Çözüm sürecinin başarıya ulaşması çok önemli çünkü bunun etkisi sadece Türkiye ile sınırlı olmayacak. Bütün bölge için bir umut oluşturacak.
“Eski Türkiye’nin devlet aklı ve zihniyetiyle devam etseydik, çözüm sürecinde tek bir adım bile atmamız mümkün değildi” diyen Kurtulmuş, “Bu yerli, milli bir süreç. ‘Üçüncü göz’ gibi tanımlamalarla gündeme getirilen, bir hakem ya da arabulucu değil ama sürecin şeffaflığını artıracak ve katılımı daha da güçlendirecek iç mekanizmalar faydalı olabilir.” Kurtulmuş’un şu sözlerini alt alta sıralayıp, dikkatle okumak lazım:
- Soru şu... Çözüm sürecinin sahibi kim, muhatabı kim?
- Sahibi de, muhatabı da milletin kendisi. Millet benimsemeseydi süreç yürümezdi.
Özellikle de güneydoğu halkı...
- Bu sürecin çabuklaşması ve bir an evvel nihayete ermesi konusunda beklentiler de çok yükseldi. Bugüne kadar birçok şey yapıldı ama yüksek beklenti ortamında artık bir an önce çözülmesi lazım.
- Çözüm süreci 7 Haziran seçim kampanyasına malzeme yapılmamalı.
- Bu süreç, HDP’den de, AK Parti’den de bağımsız ve partilerden daha önemli.
- Hükümetimiz bu sürece başlarken siyasi risk hesabı yapmadı, kimse de siyasi rant hesabı yapmamalı.
- Siyasetçilerin sözleri ortada... Millet bu işin arkasında olmasaydı, bu siyasi sözlerin mutlaka bir karşılığı olurdu.
- Bu süreç Kobani olaylarını atlattı. 6 - 7 Ekim çok kuvvetli bir üst aklın provokasyondu. O olaylarda yer alanların sayısı birkaç 10 bin kişiyle sınırlı kaldı. Halk destek vermedi. Kitlesel olarak Kürt halkı bu işin içinde olmadı. Halkın prim vermemesi sürecin garantisi.
- 200 kişiyle İstanbul’un altını üstüne getirirsiniz, Ankara’yı yakıp yıkarsınız. Ama bunun bir kıymeti harbiyesi yok. Önemli olan, halkın kitlesel olarak arkasında olup olmaması noktası
- Bu süreç, siyasi olduğu kadar insani de bir süreç. Silahlar tekrar patlamaya başlarsa, bu herkesin aleyhine olur.
HDP barajı aşamazsa...