Sporsever misiniz, skorsever mi?
.
Vatan Haber
“Futbol sadece futbol değildir” derler. Tartışabiliriz ama büyük oranda da doğrudur bu tespit.
Birçok yönüyle, hayatın kendisidir aslında futbol.
Futbolun kelime anlamı ‘ayak topu’ malum. Bir oyun...
Futbolun bir ‘oyun’ olduğunda - sorsanız- herkes hemfikir ama sorun şu ki ‘ayak topu’nu; bir ‘top oyunu’ değil de ‘ayak oyunu’ olarak algılayan ve buna göre davrananlar var.
Oyunu kirletenler, futbolu futbol olmaktan çıkaranlar da onlar zaten.
Son Galatasaray - Fenerbahçe derbisi bir kez daha gösterdi ki, bahsettiğim anlayışın sahiplerinin yaşları, isimleri, milliyetleri, tenlerinin ya da giydikleri formanın rengi değişebiliyor ama davranış biçimleri aynı kalıyor.
Teknik adamından yöneticisine, seyircisinden kulüp başkanına kadar futbolun farklı katmanlarında yer alan birçok örnek var ‘oyun’u zehirleyen. En çok göz önünde, en fazla ön planda ve dolayısıyla gündemin odağında olan, sahadaki oyuncu elbette.
Mesele panzehiri bulabilmek.
Bu ‘zehirli’lerin panzehri, ‘dışlamak’ bence. Ama dışlayacak olan, dışlaması gereken, rakipleri değil, kendi camiası olmalı bu tarz insanları.
Rakip formayı giyerken nefret ettiğiniz bu tip oyuncular bir süre sonra sizin gönül verdiğiniz kulübe geldiğinde alkışlayıp sahip çıkarsanız, olmuyor işte.
Benim futbolcum - senin futbolcun ayrımı ile geldiğimiz nokta bu.
Aranan, talep edilen sadece; profesyonellik, futbol zekâsı, fiziksel güç vb. özellikler olunca...
Oyuncu seçiminde; spor ahlakı, yüksek karakter, eğitim seviyesi, insani hasletler gibi nitelikler belirleyici olmayınca...
Ortaya çıkan tablo bugünkü gibi oluyor işte.
Yanlışlarınızı, çirkinliklerinizi yüzünüze vuranlara; “İyi ama sen de...” ya da “Tamam ama sizde de...” türünden misilleme amaçlı cevaplar vermek sadece kişisel ve geçici bir tatmin sağlayabilir. Bu tarz yanıt verme alışkanlığı maalesef gerçeği değiştirmiyor.
Çözüm üretmek yolunda önemli bir nokta daha var.
İsimlerin önemi yok ama somutlaştırmak adına, son derbide karşılıklı kırmızı kart gören iki oyuncuyu ele alalım. Sadece örnek olarak...
Felipe Melo ve Emre Belözoğlu.
Melo’ya yönelen tepkilere Galatasaraylılar kalkan olduğu sürece...
Belözoğlu’na Fenerbahçeliler sahip çıktığı sürece...
Dün Galatasaray forması içinde küfür ettikleri Belözoğlu’nu bugün kendi renklerini taşıdığı için alkışlayanlar; bugün küfür ettikleri Melo, yarın ‘sarı - lacivert çubuklu’yu giymiş olsa onu da bağırlarına basacaksa eğer...
Ya da farklı isimler ve farklı renkler için bu ‘çifte standart’ devam edecekse...
Bahsettiğim panzehri üretmemiz mümkün değil.
Tekrar ediyorum, takım ve oyuncuları güncel örnek oldukları için isimlendirdim. Bahsettiğim genel bir prensip.
Sportif başarı elbette önemli ama öncelik ve tek hedef bu olunca kabul gören, hatta prim yapan ‘başarı için her yol mübah’ anlayışı oluyor. Vahamet de burada zaten.
Artık seçimimizi yapmamız gerekiyor.
‘Spor’sever miyiz, ‘skor’sever mi?
Soru bu.
Tabii meselenin özü de.
Çünkü futbol sadece futbol değil, hayatın da ta kendisi aynı zamanda.
Ve ‘başarı için her yol mübah’ anlayışı, hayatın her alanında çok tehlikeli.
KEŞKE...
Hakaretin, küfrün bir sorun çözme yöntemi olmadığını idrak edebilsek.