Sosyal medya (Devam)
.
Gündemdeki konuyu biliyorsunuz... Filiz Aker, İstanbul’un en bilinen beş yıldızlı otellerinden birinde, Vatan Şaşmaz’ı öldürüp ardından da intihar etti.
Olay sosyal medyanın gündeminde de doğal olarak ilk sırayı işgal ediyor günlerdir.
Bu dramatik haber üzerine, naçizane bir sosyal medya analizi kaleme aldım dün.
( http://www.gazetevatan.com/murat-celik-1097634-yazar-yazisi-adi-sosyal-medya-ama-/ )
“Adı sosyal medya ama...” başlıklı bu yazım üzerine gelen bazı yorum ve düşünceleri paylaşayım...
***
Sosyal medyada aktif olan okurlardan biri, içinde yaşadığı bu dünyayı şu ifadelerle sorguluyor:
“Sosyal medya tanımını layıkıyla ve genelgeçer bir tavırla yapabilmek ciddi tez konusu. Hele de sosyal medya form ve işleyişinin hızı göz önüne alındığında... Sosyal medyaya bir nevi telkin mekanizması denilebilir. Neyin telkini derseniz; sınırsız, sonsuz bir içerik derim. Ama en küçük ortak payda olan onun aracılığıyla bireyin kişilik değişimi sanki. Neye dönüştürüyor peki? Bu sorunun cevabı için önceden ne olunduğunun tutarlı bir cevabı olmalı. Bu cevabı verebilmeli birey. O birey sosyal medya öncesinde de kişilik değişimine açıksa ve hatta buna açsa, zaten eksik parçalar tamamlanıyor. Dönüştürüldükten sonra nasıl hissediyoruz ve bunun istikrarı ne boyuttadır? Sosyal medyayı bağımlılık kapısından sokan soru bu ayrıca. Bağımlılık, bir nevi de terapi... Ben sosyal medya öncesinde sorunlu olup ondan sonra hayatı daha kaliteli yaşayan insanlar tanıdım, gözlemledim.
İşin özü şu aslında... Birey önce kendine samimi olacak. Sosyal medya neleri içeriyor sorusunun cevabı da mühim. İletişim uygulamaları mı yoksa sadece Google mı mesela? Sosyal medya, iletişim sürecinde bireyin hangi kısımlarını doyuruyor sorusunun cevabı da önemli.”
***
Yine aktif bir başka sosyal medya kullanıcısı, konunun farklı bir boyutunu öne alarak şunları söylüyor:
“Sosyal medya bugünün dünyasında devletler için büyük bir kolaylık. Bir nimet... Sadece devletler de değil aslında. Kurumlar için de öyle. Herkesi çok rahat şekilde fişleyebilme ve kategorize edebilme imkanı veriyor sosyal medya. Bu alanı takip etmek için kurulmuş ofisler var. Kişiler hakkında dosyalar hazırlayan ve bunları lâzım olduğunda gerekli yerlere ileten özel ekipler, ofisler... Bu ofislerde çalışan avukatlar bile var. Wikileaks belgelerinin gündemi belirlediği dönemlerde gördük işte. Size şu kadarını söyleyeyim; şu anda Türkiye’nin önde gelen şirketlerinin, spor kulüplerinin başında bulunan kişiler, çalışanlarının, üyelerinin sosyal medya hesaplarını takip ettiriyorlar ve herkesi fişliyorlar. Kim kendisini destekliyor, kim muhalif?.. İşin bambaşka bir boyutu da, normalde ulaşılmaz olduğunu düşündüğümüz insanlarla doğrudan temas kurabilme imkânı. Misal ben, Amerikalı dünya güzeli ile karşılıklı takipleşiyorum, düşünün işte... Ama baktığımızda, son kertede, özellikle bizim gibi her şeyin suyunu başarıyla çıkarabilen toplumlarda, sosyal medyanın durumu da içler acısı olabiliyor.”
***
Bir başka okurdan gelen kısa mesajla koyayım yazıya noktayı:
“Sosyal medya, içimizdeki irini fütursuzca akıttığımız mecra.”
ÖNEMLİ NOT 1: 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.
ÖNEMLİ NOT 2: Güzel Karıcığım, doğum günün kutlu olsun.