Soma ve Almanya örneği
.
“Mesela grizu... Neden hep bizi vuruyor. Almanya’da grizu patlaması sebebiyle yaşanan en son ölümlü kazanın hangi yıl olduğunu biliyor musunuz?.. Ben söyleyeyim: 1946!”
Cümle yine aynı uzmandan. Maden Mühendisi Mustafa Suvar’dan.
Soma’da 301 insanın yaşamını yitirdiği facianın, bir ihmal zincirinin sonucu geldiği artık aşikâr.
Suvar’ın, özelde Soma, genelde ise Türkiye’de kömür madenciliği alanına dair anlattıklarını son iki yazıda (http://m.gazetevatan.com/Columnists/Article?ID=638972 ve http://m.gazetevatan. com/Columnists/Article?ID=639678) aktarmıştım.
Bugün noktalıyorum Mustafa Suvar ile görüşmemizden aldığım ‘hayati’ notları.
Almanlar grizu ile hamam suyunu ısıtıyor
Mustafa Suvar anlatıyor:
- Mesela grizu... İşin gereğine uygun çalışmadığımız için metan gelip bizi vuruyor grizu patlamalarıyla Zonguldak’ta. Bakın Almanya’da 1946’dan bu yana grizu patlaması sebebiyle ölümlü kaza yok. Bu nasıl oluyor?
- Nasıl oluyor?
- Grizu dediğimiz bir brüt gaz. Yüzde 90-95’i metan. Kömür üretiminin güvenliğini sağlamak için metan riskini ortadan kaldırmamız lâzım. Bunun yolu da metan drenaj sistemi. Bütün dünyada var, bizde yok. Metan hem ciddi bir enerji kaynağı hem de atmosferi diğer kirleticilere oranla 25 kat fazla kirletiyor. Bu sebeple ocak dışına çıkartıp atmosfere vermek yerine bunu bir enerji kaynağı olarak değerlendirip, kojenerasyon kurarak ocaklardaki su ısıtılıyor. Hatta elde edilen sıcak suyun fazlasıyla da elektrik üretip yine tesisinizde kullanır, fazlasını satar gelir bile elde edersiniz. Almanya yer altından emdiği metan gazını, doğalgaz sistemine entegre edip soyunma - giyinme bölümleri ve işçi için en önemli yerlerden biri olan hamamın sıcak suyunu üretmek için kullanıyor. Sadece Almanya değil, bütün dünyada madenlerdeki sistem bu.
- Bizde neden yok bu sistem? Ya da yapılamaz mı?
- Elbette yapılabilir. Yapılmalı da. Bakın, yetkililer benim söylediğimi de dikkate almasın. İki Alman uzmanı istihdam etsinler. Gidip Almanya’ya baksınlar. Almanların neyi nasıl yaptıklarını görüp uygulasınlar yeter. Orada çalışıyor işte sistem.
Müfettişin bakması yetmez, görmesi lâzım
Geliyoruz, Soma ile birlikte gündemin ilk sırasına yerleşen ‘madenlerin denetimi’ konusuna...
Yıllarca müfettişlik de yapmış olan Suvar bu noktayı da en sarih şekilde izah ediyor:
- Havza kontrolü için iki disiplin vardır. Çalışma Bakanlığı, iş yasası ve İSG yasası yönünden denetler. Teknik denetim ise Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın Maden İşleri Genel Müdürlüğü, MİGEM’dedir.
- Denetimin üç ayağı var. İlki şirket bünyesinde görevli teknik elemanların (fenni nezaretçiler) hazırladığı yıllık faaliyet raporları. (Not: Bu süreçte sıkça konu edilen maaşlarını şirketin ödediği söylenen denetçiler bunlar.) Madenin projesi ve yıllık faaliyet raporu her yıl mart ayında Enerji Bakanlığı’na gönderilir. Her türlü teknik detay da bunun içinde vardır. İşletme izni bu teknik denetim sonucunda verilir. Bu aşamada da ihmal olma ihtimali var.
- Denetimin ikinci ayağı Çalışma Bakanlığı’nın iş müfettişleri. 3 denetçiden oluşan heyetler hâlinde, yılda 2 defa, önceden bildirilen tarihlerde gelirler. Bütün masrafları bakanlık tarafından karşılanır. İş sağlığı ve güvenliği boyutunu denetleyen bu heyetin öyle söylendiği gibi gelip, madeni ve şantiyeyi görmeden, yerin altına inmeden ezbere rapor düzenlemesi söz konusu olmaz.
- Ama bakmak ile görmek arasındaki fark ve ‘ihtisas’ kavramı da işte bu noktada ön plana çıkıyor. Yani bir müfettiş, galeriye girdiğinde, o kömürün niteliğini ve buna bağlı olarak tahkimatın ağaçtan değil çelikten olması gerektiğini bilmiyorsa o denetimin ne anlamı kalır? Kömürün niteliği, geometrisi yapılması gerekenler ile yapılmaması gerekenleri değerlendirebilecek donanım ve tecrübeye sahip değilse o denetimi yapsa ne olur?
- İç denetim mekanizması, yani şirketin kendi ilgili kadroları vasıtasıyla ve sürekli olarak yaptığı, daha doğrusu yapması gereken denetim faaliyeti de konunun üçüncü ayağı.
- Denetim mekanizmalarının hepsi için şart şu: Müfettişin konuyu bilmesi lâzım. Bilmeyen insan, karşısındaki ne söylerse onu gerçek kabul eder.
KISA BİR MOLA
Bana biraz müsaade... 3 Haziran Salı buradayım. Görüşmek üzere.