Öcalan karşısına siyasetçi istiyormuş
.
“Öcalan’ın istediği müzakere; siyasi müzakere. Siyasi müzakere de siyasetçi ile yapılır. Şu andaki bürokrat seviyesini aşan siyasetçilerle yapılır. Öcalan, bürokratlarla, istihbaratçılarla yapılacakların buraya kadar olduğunu, artık onlarla konuşulacak bir şey kalmadığını düşünüyor.”
Bu sözler, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’a ait.
Hangi seviyeden siyasetçi?
Demirtaş ile dün Diyarbakır’dan telefonla görüştük.
Bu hafta Brüksel’e, gelecek hafta da Kandil’e gideceğini söyledi.
Ardından da İmralı’da Abdullah Öcalan ile yaptıkları son görüşmeye ilişkin sorularımı yanıtladı.
Demirtaş yazının girişinde yer verdiğim şekilde “Öcalan artık diyalog değil, müzakere aşamasına geçilmesini istiyor ve siyasi müzakere siyasetçiler ile yapılır” deyince “Peki hangi seviyeden siyasetçi?” diye sordum.
Selahattin Demirtaş, “Hangi kademesi olur bilemem ama illa bakan, illa başbakan olacak diye bir şart ya da beklentisi yok. Müzakereyi yürütecek olan siyasetçinin seviyesini hükümet belirler” cevabını verdi.
Öcalan: “Ben değil, devlet bana geldi.”
Demirtaş’ın, Abdullah Öcalan ile yaptıkları görüşmeye dair diğer anlattıkları da şöyle:
“Öcalan;
- Geçen bir yılı müzakereye geçilememiş, diyalogda kalınmış bir süreç olarak tanımlıyor,
- ‘Benim hedefim bir yıl içinde silah bırakma ve çekilme aşamalarını tamamlamaktı ama hükümet çok yavaş davrandı’ diyor.
- Bu bir yılın, tarafların birbirlerini tartma, ölçme ve güven oluşturmasıyla geçtiğini söylüyor ve ‘taraflar artık müzakere etmelidir‘ görüşünü dile getiriyor.
- ‘Ben kimseyi zorla masaya oturtmadım. Benim ne böyle bir gücüm, ne de imkânım vardı. Devlet bana geldi, hükümet adına geldi ve kendisi başladı benimle görüşmeye. Hükümet şimdi müzakereye açıksa, ben mektubuma cevap bekliyorum‘ mesajını iletiyor.
- Kendisiyle müzakere edeceklerse, kendisinin de müzakere edebilmek için şartlarının oluşması gerektiğini söylüyor.
- Müzakere şartlarını, örgüt ile temas, medya ve sivil toplum örgütleri ile görüşme ve süreci takip edecek sivil bir ‘Hakikatler Komisyonu’ kurulması şeklinde sıralıyor.”
Öcalan neye öfkeleniyormuş?
Selahattin Demirtaş, telefon görüşmemizde, Abdullah Öcalan’ın “Öfkeleniyorum” dediği iki konuyu da aktardı:
- Birincisi Öcalan, “Apo af istedi söylemi beni çok öfkelendiriyor” dedi. “Benim böyle bir derdim yok. Benim istediğim buradan dış dünya ile temas kurmak. Talebim siyasi müzakere ve demokratik sürecin işlemesi” diye konuştu.
- İkincisi de şu: Dedi ki; “Bazı AKP’lilerin ‘Öcalan bir enstrümandır, onu terörü bitirmek için kullanıyoruz’ sözlerine öfkeleniyorum. Ben kullanılıp bir kenara atılacak bir enstrüman değilim. Ben siyasi müzakerenin yapılacağı kişiyim.”
Şu ‘Drogba’ mevzuu...
Radikal Gazetesi Genel Yayın Müdürü Eyüp Can dün, “Öcalan’ın BDP’ye Drogba’yı örnek gösterdiğini” yazdı.
Demirtaş bu konuda da şunları anlattı:
- Drogba örneği sadece BDP’ye özel bir mesaj değildi. Öcalan, genel siyaset için bir örnek olarak şunları söyledi: “Sahada çok koşmak, çok yorulmak önemli değil. Önemli olan gol atmaktır. Yani hedefe ulaşmaktır. Geçmişte Metin Oktay vardı, hatırlıyorum, şimdi Drogba var. Bunlar golcü isimler. Gol atanlar takımlarını taşır. Gol atamadıktan sonra, ‘Çok koştum, çok yoruldum’ demenin bir anlamı yok.” Böyle dedi. Belli ki Galatasaray’ı oradan da yakından takip etmeye devam ediyor.