Mesajlar açıklamanın satır aralarında
.
Vatan Haber
Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone, dün Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Genel Merkezi’nde, Ankara Milletvekili ve Başbakan Erdoğan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan ile bir araya geldi.
Yalçın Akdoğan - Francis Ricciardone görüşmesine dair dikkat ve not edilmesi gerekenleri şöyle sıralayabilirim:
1) Konuk Büyükelçi’ye, AK Parti Genel Merkezi’nde ve MKYK toplantısının yapıldığı (dolayısıyla medyanın tam kadro kapıda olduğu) bir saatte randevu verilmesi, bence ‘bilinçli’ bir tercih. Ve yine bence, görüşmenin yaratacağı etki ve kamuoyunda oluşacak algıyı yönetmek açısından ‘doğru’ da bir tercih.
2) Unutulmamalı ki Yalçın Akdoğan, danışmanı sıfatı ile doğrudan Başbakan Tayyip Erdoğan adına iletti görüşmedeki mesajları.
3) ABD’ye mesajların, Büyükelçi’nin Dışişleri Bakanlığı’na çağrılması yöntemiyle verilmemesi de, Akdoğan’ın görüşmenin içeriğine ilişkin herhangi bir açıklama yapmaması da dikkate değer. Hükümet bu randevunun en azından resmi olarak -“Türkiye ABD’ye ayar verdi” ya da “Ankara Washington’a rahatsızlıklarını iletti” şeklinde yorumlanmasını istemiyor. Daha çok, “İki dostun dertleşmesi” gibi görülmesinden yana. Ama bu durum, görüşmenin içeriğinin ifade ettiği gerçeği değiştirmiyor.
4) Görüşme sonrası yaptığı açıklamada (daha önceki birçok örneğin aksine) Türkçe değil kendi dilinde konuşmayı tercih etmesi, Ricciardone’nin de hassasiyetinin göstergesi.
5) Büyükelçi Ricciardone’nin açıklamasında özellikle vurguladığı noktalara bakarak, görüşmede Akdoğan’ın (dolayısıyla Başbakan Erdoğan’ın) kendisine ilettiği hassasiyet noktaları hakkında net bir fikir sahibi olmak mümkün.
Buna göre, belli ki ABD’ye -mealen- şu mesajlar verildi:
- Bu bizim kendi içimizde yaşadığımız bir mesele ve artık bitti. İlk günlerdeki durum değişti, Türkiye normale döndü.
- ABD makamlarından (daha dün bile) yapılan açıklamalar ve bu açıklamalarda kullanılan “polis şiddeti” gibi ifadeler ya da “itidal tavsiyesi” gibi çağrılar, bu normalleşmeye katkıda bulunmuyor.
- Taksim Meydanı’nda yanan tek bir ateş fotoğrafına bakarak sanki Türkiye yanıyor gibi bir sonuca varmak doğru bir yaklaşım değil. Sağlıklı olan, bütüne, büyük fotoğrafa bakmak ve değerlendirmeleri buna göre yapmaktır.
- Türkiye, ABD ile ilişkilerine ‘uzun soluklu’ bir boyutta bakıyor. İki müttefik olarak sadece siyasi ve diplomatik alanlarda değil, ekonomik konularda da birlikte yapacağımız daha çok iş var.
- İlişkiler küçük bir fotoğraf karesi üzerinden kurgulanırsa bu, Türkiye’ye haksızlık olmasının ötesinde, aynı zamanda iki tarafın da zarar görmesi sonucunu doğurur. Artık geçmiş, bitmiş bir olay üzerinden sağlıksız değerlendirmelerde ısrar etmek, iki ülke ilişkilerinin geleceğini olumsuz etkilememekten başka bir işe yaramaz.
Dediğim gibi, Büyükelçi Francis Ricciardone’nin görüşme sonrası yaptığı açıklamanın satır aralarını okuyunca, içeride kendisine verilen mesajların yukarıdaki şekilde olduğu sonucu çıkıyor ortaya.