Mermi ‘düşerken’ savaş ‘çıkmasın’
.
Vatan Haber
“Hatay’ın Altınözü İlçesi’ne bağlı Hacıpaşa Beldesi’nin Suriye sınırına saat 15.10 sıralarında bir top mermisi daha düştü.”
Dün akşam saatlerinde ajanslara ‘düşen’ haber böyleydi.
Şu resmi açıklama da, yeni ‘düşen’ haberler arasındaydı:
“Hatay Valisi Mehmet Celalettin Lekesiz, ‘Şu ana kadar ilimiz sınırları içerisine düşen top ve havan mermisi sayısı 6’yı buldu. Bunların hepsi de kırsal alana, hiçbir yerleşim yeri olmayan boş alanlara düştü’ dedi.
Dün ‘düşen’ bir haber daha... Adres farklı, mevzu aynı:
“Geçtiğimiz gün 5 Türk vatandaşını şehit eden Suriye’nin top mermilerinden biri daha Akçakale’ye düştü. TMO bahçesine düşen mermiye karşılık Türkiye anında 7 top atışıyla cevabını verdi.”
Ve ekranlara, sayfalara ‘düşen’, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklaması...
“Sen her an gerekirse savaş edecek gibi hazır olmak zorundasın. Sen buna hazır değilsen zaten devlet değilsin” diyen Erdoğan, Ankara’nın ‘can kaybı’na kadar sabrettiğini şu sözlerle açıkladı:
“Biz önce sabrettik. Ama yedinci mermi yola düştü. Ağır bir nota verdik. Bu son olay olunca, her şey bitti. O gece geç saate kadar atılması gereken adımlar atıldı ve gereği yerine getirildi.”
Şimdi...
Yukarıdaki haberlerde yer alan “düşmek” fiillerini değiştirsek...
“Hatay’a bir top mermisi daha düştü” cümlesinin yerine, “Suriye, Hatay’ı bir kez daha top ateşine tuttu” desek mesela.
Ya da...
“Suriye’nin top mermilerinden biri daha Akçakale’ye düştü” ifadesini, “Suriye, Akçakale’yi yine top ile vurdu” şeklinde değiştirsek örneğin.
Toplumdaki algı da değişmez mi, değişen sözcükler ile birlikte?
Top mermisi “düştü” deyince, kulağa ‘makul’ bir durummuş gibi geliyor yaşanan olay.
“Meteor düştü” der gibi... İstem dışıymış gibi.
Hatta, “Gökten üç elma düştü” misali.
Durup dururken mi düşüyor o mermiler bu topraklara?
Kendi kendine mi iniveriyor gökten?
“Düştü” deyince, daha bir ‘masum’ oluyor haberin yarattığı algı.
Bir hata olmuş gibi yani...
‘Yanlışlıkla düşmüş’ gibi algılıyoruz hepimiz.
Oysa hatayla, yanlışlıkla olmadığını biliyoruz.
Başbakan neden, “Yedinci mermiye kadar sabrettik” desin hata olsa?
Ve neden, “Bu son olay (can kaybını kastediyor) olunca, herşey bitti” desin yanlışlıkla ‘düşse’ o mermiler?
‘Algı yönetimi’ diye bir gerçek var çağdaş dünyada.
‘Kriz yönetimi’nin bana göre en can alıcı yanı üstelik.
‘Algı’yı iyi yöneten, ‘kriz’i iyi yönetmeyi büyük ölçüde başarır çünkü.
Hükümet şu ana kadar ‘algı’yı iyi yönetiyor.
Çözümü ‘savaşsız’ bulması halinde, ‘kriz’i de çok iyi yönetmiş olacak.
Elbette her devlet gerektiğinde savaş kararı alır, her millet de gerektiğinde savaşır.
Ama ‘gerektiğinde’.
Ve şüphesiz, yaşanan süreci ‘savaşmadan’ lehine sonlandırmak, bir savaşta zafer kazanmaktan çok daha büyük bir başarı olacaktır.
KEŞKE...
Şehit Samet Akdeniz’i, Şehit Samet Bütün’ü, Şehit Samet Saraç’ı da; Çevirmen Samet Güzel ya da Teknik Direktör Samet Aybaba kadar konuşabilseydik.