Kültür Bakanlığı’nda yeni dönem
.
Yeni yılın ilk haftası, Ankara’da - artık gelenekselleşen - bir toplantı vardı biliyorsunuz. Büyükelçiler Konferansı’nın beşincisi...
Türkiye’yi, dünyanın dört bir yanında temsil eden büyükelçiler her Ocak ayının ilk günlerinde olduğu gibi ‘merkez’de buluşup 2013’ün ‘diplomasideki yol haritası’ üzerinde çalıştılar.
Türk dış politikasında 2013’ün teması, ‘insani diplomasi’.
Türk Hariciyesi, gelecek senenin temasını ise ‘kültürel diplomasi’ olarak belirledi.
Ve o başlık; yani ‘kültürel diplomasi’ başlığı bugün itibariyle sadece Dışişleri değil, aynı zamanda Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da öncelikli gündem maddesi.
Çünkü...
Malum, yeni bakan Ömer Çelik‘in bir önceki görevi, AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı.
Çelik ayrıca, 2002’den bu yana en yakınındaki isimlerden biri olarak, neredeyse her diplomatik temasında Başbakan Erdoğan’ın yanında yer alan bir siyasetçi.
Yani artık sadece siyaset bilimci değil, aynı zamanda dış politika tecrübesi üst seviyede olan bir Kültür ve Turizm Bakanı var.
Yeni dönemi bu tablo ışığında ele almak gerekiyor.
Ömer Çelik sadece AK Parti içinde değil, geleneksel Türk siyasetçi tipi düşünüldüğünde de ‘farklı’ bir portre.
Çelik; giyim tarzından özel ilgi alanlarına, kullandığı dilden okumak için seçtiği kitaplara kadar alışılmış siyasetçilerden değişik tercihleriyle tanınır Ankara’da.
Duyduğuma göre Çelik’in koltuğundaki ilk günleri, bakanlık bürokratlarından seri brifingler alarak geçiyormuş.
Bu arada, ‘bürokratlar’ demişken...
“Yeni bakan bürokratlarının tümünden istifalarını istedi” diye haberler çıktı biliyorsunuz.
Mevzu öyle değilmiş aldığım bilgiye göre.
Çelik göreve başlayınca, bakanlıkta görevli bürokratlar ile özel kalem ve danışman kadrosu topluca istifalarını sunmuşlar, ‘yeni bakanın elini rahatlatmak maksatlı bir jest’ mahiyetinde.
Bakan ise konuyla ilgilenmemiş bile. İstifalar müsteşarın çekmecesinde bekliyormuş.
Ama tüm bunlar teferruat aslında.
Yapılanlar da ‘acemi yorumlar’ bence.
Çünkü herkes bilir ki, bir bakan hangi bürokratlar ile çalışmak isterse onlar ile çalışır.
İstediğini görevden alıp, istediğini istediği göreve getirir.
Yani ne toplu istifa istemesine gerek vardır bakanın, ne ona toplu istifa sunulmasına.
Tanıdığım günden bu yana, Ömer Çelik ile çok yerde, çok kez sohbet imkanım oldu.
Görebildiğim kadarıyla Çelik;
1.) Kültürel diplomasi bağlamında, dış politika ile kültür politikalarını bir potada eritmeyi hedefleyecektir. Çünkü, dünyanın her yerinde diplomasi yapanların, aynı zamanda ülkelerinin kültürel hayatı ve birikimini bir enstruman olarak kullandığını en iyi bilenlerden biridir.
2.) Yakın gelecekte İstanbul’da bir ‘uluslar arası kültür şurası’ düzenlemesi, benzer bir organizasyonun ulusal ölçekte de yapılması şaşırtıcı olmayacaktır.
3.) Türkiye’nin mevcut ‘ulusal kültür politikası’nı sorgulayacak ve büyük ihtimalle yeniden şekil verecektir.
Çünkü, bugüne kadarki algının ‘devlet eliyle tek tipleştirme’ şeklinde olduğunu düşünür. Tercih edeceği model, ‘sivil hayattaki kültürel dinamikleri harekete geçirmek suretiyle oluşturulacak, sentez nitelikli bir ulusal kültür’ olacaktır.
Bakanlığın görev alanlarından ‘kültür’ başlığında, ‘tazelenme’ bekleyen birçok adres var.
CSO (Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası) gibi, Devlet Opera ve Balesi gibi, Devlet Tiyatroları gibi...
Tabii diğer alan ‘turizm’de de ayrı bir yazı konusu olacak kadar iş var yapılacak.
Ve bütün bunlar, medyanın, dolayısı ile de kamuoyunun ilgisinin yoğun olduğu alanlar.
Az önce yeni bakanın ‘farklı’ biri olduğunu söyledim. ‘İddialı’ biriyseniz, hangi işi yaparsanız yapın, insanların sizden beklentileri de yüksek olur.
Bu durum Çelik için de geçerli.
Dönemi boyunca, onun da ‘yaptıkları’ndan çok ‘yapamadıkları’ konu edilecektir eminim.
Ama şundan da eminim ki, Ömer Çelik döneminde Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın mesaisi hem çok yoğun hem de çok renkli olacak.
KEŞKE...
Türkiye, kadınlar ve çocuklar için çok daha güvenli, çok daha yaşanabilir bir ülke olsa.