Kimyasal tehdide karşı ne önlemimiz var?
.
Vatan Haber
Öyle bazılarının iddia ettiği gibi ‘birkaç gün içinde’ değil belki ama haftalar ile ifade edilecek kadar yakın zamanda Suriye’ye yönelik bir hava harekâtı artık ‘kesin’ görünüyor.
Suriye vurulacak.
Pekiyi.
Hangi noktalar hedef olacak hava bombardımanlarına?
Uzman olmaya gerek yok. Vurulacak olan, komşu ülkenin ‘stratejik’ noktaları. Askeri üsler, radarlar, hava savunma sistemleri, uçaksavar bataryaları, mühimmat depoları vb.
Pekiyi.
Suriye’nin elinde -müdahaleye de gerekçe olan- ‘kimyasal silah’lar olduğunu bildiğimize göre... O kimyasal silahlar ve mühimmat, hava akınlarıyla imha edilmesi hedeflenecek askeri tesis ve depolarda olduğuna göre...
O hedefler vurulduğunda, söz konusu kimyasal mühimmat da patlamayacak mı?
Bu korkunç soru konusunda içimizi rahatlatmaya yönelik açıklamalar geliyor yabancı kaynaklardan.
“Kimyasal silahların bulunduğu depolar vurulmayacak” türünden...
Ne kadar güvenilir bilemiyorum bu sözlere.
Bu depolardan biri ‘yanlışlıkla’ vurulursa ne olur mesela?
Ya da şu anda Suriye’de kimyasal ve kimyasal olmayan mühimmat aynı binalara taşınıyor, birlikte depolanıyorsa?
Haydi diyelim ki, bunların hiçbiri olmadı. Yanlışlık da olmadı ve kimyasal silahların bulunduğu hedefler, gerçekten, söylendiği gibi, vurulmadı.
Peki ya Baas yönetimi, o sağlam kalan kimyasal silahları Türkiye’ye karşı kullanırsa!
Yani sonuç olarak, bir şekilde, Türkiye’nin güney sınır bölgesi, komşudan kaynaklı bir ‘kimyasal serpinti’ye maruz kalır veya bir ‘kimyasal saldırı’ya hedef olursa?..
Kimyasal ve/veya biyolojik silah ya da gaz tehlikesine karşı alınması gereken önlemler hakkında kaçımızın bir fikri var acaba?
Daha önemlisi, devlet kurumları bu konuda halkı bilgilendirmek ve tabii korumak için ne yapıyor ya da herhangi bir şey yapıyor mu?
Çok net hatırlıyorum. Hatta haberini yapmıştım...
‘İkinci Körfez Savaşı’ olarak da adlandırılan ABD’nin Irak’ı işgalinden (2003) yaklaşık iki yıl önceydi.
Amerika’nın kararlı olduğu açıklanıyor, operasyona hazırlık yaptığına dair haberler birbirini kovalıyordu.
Ve o ABD, Ankara Büyükelçiliği’nin de aralarında bulunduğu bölgedeki bütün diplomatik temsilciliklerinde görev yapan personeline birer ‘sağlık kiti’ dağıtmıştı.
Herkesin çekmecesinde olası bir kimyasal ya da biyolojik saldırı durumunda kullanmak üzere; gaz maskesi, ilaç, enjeksiyon seti vb. parçalardan oluşan bir çanta hazır bulunuyordu.
Çalışanlara, yaşanabilecek bir tehlike anında yapmaları gerekenler konusunda brifingler ile eğitim verilmiş, acil durum nöbet listeleri yapılmış, sığınaklar yeniden düzenlenmişti. Hatta yanılmıyorsam, tatbikatlar bile yapılmıştı.
Diyeceğim o ki, Amerikalılar; askerleri bir operasyona hazırlanırken, sivillerini muhtemel tehdit ve tehlikelerden korumak için her türlü önlemi almışlardı. Neredeyse 12 sene sonra şimdi, eminim yine benzer tedbir faaliyetleri vardır, başta riskli bölgeler olmak üzere, dünyanın dört bir yanındaki Amerikan diplomatik misyonlarında.
Keza İsrail...
Hem içeride hem dış temsilciliklerinde, İsrail de ABD ile benzer önlemleri alıyordur muhakkak.
Peki ya biz?
Biz ne yapıyoruz işin bu boyutu ile ilgili olarak?
Umarım gerekenler yapılıyordur, yapılan birçok şey vardır da bu yazı benim bilgisizliğimin eseridir!
KEŞKE...
Hayatın doğal akışında yer alan gerginliğe, bir de insan ilişkileri ile ekstra stres kalemleri eklemesek.