İki genel başkanın liderlik sınavı
.
Ak Parti ile CHP’nin koalisyon arayışındaki ilk görüşmeyi, VATAN, 14 Temmuz 2015 tarihinde “İhtiyatlı İyimserlik” manşeti ile vermişti.
O günü en iyi özetleyen ifade buydu.
Bu durum, o günden itibaren, bütün görüşme süreci için de geçerli oldu. Hâlâ da öyle.
Birçok önemli konuda uzlaşmalarının neredeyse imkânsız olduğunu görmelerine rağmen, iki taraf da iyimserliğini hiç yitirmedi süreç boyunca. Ama aynı zamanda ihtiyatı da hiç elden bırakmadılar karşılıklı olarak.
Şimdi gelinen noktada, bir koalisyon hükümeti kurulursa yine öyle olacak.
Yani hep iyimser ama hep de ihtiyatlı.
***
Ömer Çelik ve Haluk Koç başkanlığındaki kurmay heyetlerin seri buluşmalarıyla, 14 Temmuz’dan 10 Ağustos’a gelindi ve iki partinin genel başkanları önceki akşam yeniden buluştu.
Her şeye rağmen, geneli itibariyle yine ‘olumlu’ bir atmosfer içinde kalkıldı masadan.
Bu ikinci doğrudan temastan çıkan mesaj, durumun; ‘ülkeyi hükümetsiz bırakmamak’ prensibinden hareketle ‘geniş yelpaze’de ele alındığı oldu.
Şimdi iki taraf da kendi içinde son değerlendirmelerini yapacak ve nihai kararın verileceği üçüncü görüşme gerçekleşecek. Sonuç da bu son buluşmanın ardından açıklanacak kamuoyuna.
***
Dünkü yazıyı şu cümle ile bitirmiştim:
“İki taraf da, ülkenin geleceğine dair duydukları sorumluluğu, kendi mahallelerinden gelen baskının önüne koyuyor.”
Ak Parti tabanının, büyük bir çoğunlukla, CHP ile hükümet ortaklığına sıcak bakmadığı, destek vermediği biliniyor.
CHP tabanında da durum çok farklı değil. “Sorumluluk alalım, elimizi taşın altına koyalım ama biz ayrı dünyaların insanlarıyız” havası hakim CHP tabanına.
İşin özeti, karşılıklı bir ‘güven’ sorunu var iki parti arasında. Aşılması gereken ama bunun hiç de kolay olmadığı bir sorun...
Yani... Ak Parti ile CHP anlaşırsa; zaten kolay olmayan bu uzlaşı aynı zamanda bir de ‘tabanlara rağmen’ gerçekleşecek.
Bu da demek oluyor ki; devam eden süreç, hem Ahmet Davutoğlu hem de Kemal Kılıçdaroğlu açısından önemli bir ‘liderlik sınavı’ niteliği de taşıyor.
Güle güle Fikret Otyam
Bir seneden biraz fazla oldu... En son geçen yılın Nisan ayında bir araya gelmiştik ‘usta’ ile.
Peker Sanat’taki sergisinin adı “Merhaba Ankara”ydı.
Sergi açılışının ardından, Erhan Peker’in geleneksel akşam yemeğinde buluşmuştuk Fikret Otyam ile...
Sağlık sorunları tadını kaçırıyordu ama hep o bildiğimiz ‘Otyam’dı.
Tuvallerinden de, fotoğraflarından da daha renkli, daha dolu bir insan...
Benim için, ‘Anadolu’nun bilge tanığı’.
Ressamlığı ve fotoğrafçılığı tamam ama benim gözümde öncelik ‘gazeteci’liğinindi.
***
Kızı Döne yakın arkadaşım. Söz ‘babası’ndan açıldığında, Döne’nin o ‘kara gözleri’nde oluşan buğulu bakış hep dikkatimi çekerdi.
Tuvallerindeki Otyam kadınlarının o ‘mahzun’,iri, kapkara gözlerindeki bakışa benzetirdim Döne’ninkileri.
***
Bu dünyadan Alevi geleneklerine göre uğurlanmakmış vasiyeti.
Dün Ankara’daki törende Döne’ye sordum bu konuyu.
“Son dönemde ortaya çıkan bir durum değil, çok uzun yıllardır isterdi bunu” dedi.
Alevi olmayan bir sanatçı, işte bu mesaj dolu tercihiyle ayrıldı aramızdan.
Mekânı cennet olsun...