Her şeye rağmen...
.
“Bizim o zamanki düşüncemiz onlar eylem yapmadıkça bizde operasyon yapmayacağız. Bu yüzden belki bellerinde, ellerinde silahlarla birileri bir yerden bir yere geçmişlerdir ama biz bunu yine verdikleri söze uygun bir hareket zannederek belki göz yummuştuk bunlara. Ama onlar bu süreci ilerisine bir hazırlık ve hükümeti en zayıf anında vurmak üzere bir operasyon olarak düşündüler.
(...)
Biz burada iyi niyetle pek çok şeyi yaptık ama onlar hiç bir şeyi yapmadılar. Bizi aldatmış kabul edebilirler biz aldatılmış değiliz. Her şeyden haberimiz vardı ama Türkiye’nin hatırına bir gün bu iş çözülecek diye ümitle bekledik.
(...)
Bizim prensibimiz zaten bugüne kadar ‘onlar ateş etmedikçe eylem yapmadıkça biz yapmayacağız’dı. Bunu biz son güne kadar hep uyguladık. O yüzden bizi halk da eleştirmiş olabilir. Halk, üzerinde silah olan bu PKK’lı teröristler karakolun ününden geçiyorlar onlara el sallıyorlardı, asker de onlara hiçbir şey yapmıyordu, durum biraz böyleydi. Ama bunun tek sebebi tekrar terörün hortlamaması, siyasi görüşmelerin sonuca ulaşması. Meğer onlar alay ediyorlarmış el sallarken.”
***
Yukarıdaki açıklamalar Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a ait. Arınç dün NTV canlı yayınında söyledi bunları.
Çözüm sürecinin içinde yer alan Arınç özetle şunu diyor:
Evet, çözüm süreci başarıyla sonuçlansın diye, devlet birçok şeye göz yumdu. Örgüt ise bu iyi niyetli tavrı istismar etti ve devletin bir anlamda kafasını çevirdiği, gözünü kaçırdığı bu ortamı güçlenmek için değerlendirdi.
***
Aslında Bülent Arınç’ın anlattıkları sır değil. Durumun bu olduğu biliniyordu.
PKK’ya yönelik askeri operasyon yapılması, mülki amirlerin iznine tâbi hâle getirildi. Asker, o ilin valisinin yazılı onayı olmadan operasyona çıkamıyordu. (Teknik olarak hâlâ da böyle.)
Valiler de, çok mecbur kalmadıkça operasyon izni vermemeyi tercih ettiler son döneme kadar.
Bu arada - az sayıda da olsa - terör örgütünün yaptığı eylemler hep “Çözüm sürecini baltalamak isteyen art niyetlilerin provokasyonu” şeklinde adlandırıldı ve bir anlamda geçiştirildi.
***
Şimdi buradan soruyorum.
Mesela son 3 yıldır; bölgedeki askeri birlikler kaç kez operasyon izni için başvurdu valiliklere?
Ve bu başvuruların kaçına ‘olur’ verildi?
Merak ediyorum...
***
Keza il ya da ilçe merkezleri...
Mesela Cizre, mesela Yüksekova...
Cizre’yi labirent gibi saran hendekler kazılırken...
Yüksekova, hem lojistik hem de insan kaynağı açısından, örgütün adeta ana üssüne dönüşürken neden müdahale edilmedi, neden engel olunmadı?
***
Bütün bunları, “Gördünüz mü, iyi niyet tek taraflı olmaz. Terör örgütüne güvenilmez” vs türünden bir anlayışla söylemiyorum.
Öyle bile olsa, çözüm bu noktaya takılıp kalmak değil.
Eksiklerle, yanlışlarla gelinen nokta bugünkü ortamsa, bir kez daha ‘yarın’a bakmak gerekiyor.
Aklı başında kim yeniden geçmişin kanlı günlerine dönmek ister?
Aklı başında kim askeri operasyonlara yeni ‘milyar dolarlar’ harcanmasını ister?
Bundan da önemlisi, kim yeniden kan dökülmesini, yeni ölümleri ister?
***
Görülmesi gereken, bu tür süreçlerin, dünyanın birçok yerinde hep böyle yaşandığıdır.
Böylesi süreçler kolay değildir. Kısa sürede başarı neredeyse imkânsızdır. Bu tür süreçler aksar, tökezler, duraksar, hatta bir süre için durur bazen.
Fakat yaşananlardan ders çıkartıp yola devam etme kararlılığı varsa, irade varsa...
Uygulamalar da akılcı, gerçekçi ve tutarlı olursa, hedefe ulaşmak hâlâ mümkündür.
Mevcut ortamın bütün olumsuzluğuna rağmen, öncelikle başarılması gereken, çözüme dair inanç ve umudu yitirmemektir.