HDP
.
7 Haziran 2015 genel seçimi hakkında kim, nerede, ne konuşuyorsa; mevzu gelip hep aynı notada kilitleniyor.
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) yüzde 10’luk seçim barajını aşıp aşamayacağı noktasına...
HDP gerçekten barajın eşiğinde mi?
HDP, “Barajı aşmak üzere” olduğunu söylüyor. “Eşiğindeyiz, çok az kaldı” diyor.
Kimileri bunun bir taktik olduğunu düşünüyor. Normalde HDP seçmeni olmayan ancak bu defa, bir seferliğine, ‘sırf Meclis’e girebilsin’ diye oy verebilecek kesimi kazanmaya yönelik bir taktik...
Bir kesim ise Kürt siyasi hareketinin Türkiye’deki oy potansiyelinin belli olduğunu ve barajı aşamayacağını iddia ediyor. Bu görüşte olanlar, Selahattin Demirtaş’ın cumhurbaşkanlığı seçimindeki performansının da etkisiyle HDP’nin oy oranının azami yüzde 8 - 8 buçuk seviyesine ulaşacağını savunuyorlar.
Öcalan referansının olmaması reddi miras mı?
HDP’nin seçim bildirgesini açıkladığı toplantıyı hatırlayın.
Eş başkanlar Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın birlikte yaptıkları sunumu...
Hem görsel hem de içerik olarak, geçmiş örneklerden çok farklı bir performanstı ikilinin sergilediği.
‘Sarı - kırmızı - yeşil’ yoktu...
‘Öcalan’ referansı, ‘Sayın Öcalan’ vurgusu hiç yoktu...
Bunların bilinçli tercihler olduğu açık.
Geçen hafta, CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın Tarafsız Bölge programında HDP’nin milletvekili adaylarından Meral Danış Beştaş ve Sezai Temelli’ye, işte bu durumu sordum:
“Bu bilinçli tercih, geçmişten ders aldığınız anlamına mı geliyor ya da bir reddi miras mı söz konusu” diye.
“Reddi miras yok” dediler.
Öcalan’ın adını anmamak konusunda, “Biz Türkiye partisiyiz. İçimizde her yerden, her kesimden insanlar var. Bu bildirge ortak bir aklın ürünü” dediler.
Geçmişten ders çıkarmak ile ilgili olarak, “Biz büyük bir mücadele döneminden çıkıp geliyoruz ama şu anda da bugünün siyasetini yapmayı hedefliyoruz. Tabii ki birikimlerimiz var. Bunun içinde geçmişten ders çıkarmak da var. Hiç bir geçmiş deneyimimizi, yaşanmışlıkları reddetmeyiz” dediler.
Yani...
HDP’nin bu seçim kampanyasına hakim olan ‘dikkatli ve hassas strateji’, Beştaş ile Temelli’nin canlı yayındaki cevaplarına da yansıdı.
Ağrı Diyadin’de neden çatışma çıktı?
HDP’li Beştaş ve Temelli’nin açıklamalarından önemli bir haber de çıktı.
Ağrı Diyadin’deki olay...
Sezai Temelli dedi ki, “Bu şenliğe daha önce de gerilla (!) geliyordu. Eğer devlet, hükümet burada bir çatışma ortamı istemiyor olsaydı, buna dair bir çözüm üretebilirdi. Bunu önleyecek siyasi hamleleri olabilirdi. Görüşebilirdi bizle.”
Meral Danış Beştaş devam etti:
“Bu devletin de bildiği bir şey. Bizim bildiğimiz ama açıklamadığımız, artık eş başkanımız açıkladığı için söyleyebileceğimiz bir şey var. Bugüne kadar, çatışma ihtimali, temas ya da karşılaşma ihtimali olduğunda bizimle görüşülüyordu.”
“Nasıl yani” dedik.
“Bu bir sır değil. Ne bizim için, ne devlet için, ne de kamuoyu için. Ve geçmişte farklı bir yöntemle çözülüyordu. Bakanlık düzeyinde, grup düzeyinde... Kamuoyuna da yansımasına hiç gerek yok çünkü amacımız çatışma olmaması” diye yanıtladı Beştaş.
Yani...
Çözüm sürecinde; HDP, devletin talebi doğrultusunda örgüt ile görüşüyor ve olası çatışmalar böylece yaşanmıyormuş.
HDP’liler, “Ağrı Diyadin’de de bu yol izlenseydi, bizle görüşselerdi, yine çatışma çıkmazdı” diyerek sorumluluğun Ankara’da olduğunu iddia ediyor.
Ben de diyorum ki, düzenlenen bir bahar şenliği ise orada uçaksavarlı, roketatarlı PKK mevzilerinin ne işi vardı?
Karşısında öyle bir silahlı güç olmasa, güvenlik güçleri kimle çatışacaktı?