Harbe değil, sandığa gidiyoruz
.
Başlığı ben atmadım.
“Harbe değil, sandığa gidiyoruz” cümlesi Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’a ait.
Kurtulmuş ile dün öğleden sonra bir telefon röportajı yaptım.
Başbakan Yardımcısının ‘çok önemli’ olarak nitelenecek birden fazla açıklaması var.
Başlıyoruz...
“Kamplaşma, olmamalı” uyarısı
- 16 Nisan referandumu kampanya sürecinin toplumda bir ayrışmaya yol açacağı yönündeki endişeler hakkındaki görüşünüz nedir? Evetçiler - Hayırcılar gibi bir bölünme riski görüyor musunuz?
- Sandık demokrasi açısından önemlidir ve şimdi Türkiye demokrasisini daha da olgunlaştıracaktır. Türkiye bugüne kadar Anayasa değişikliklerini genellikle askeri darbeler sonrasında yapıyordu. Şimdi burada kapsamlı bir sistem değişikliğine millet karar verecek. En zor dönemlerde dahi sandıktaki kararıyla millet bir çıkış yolu buluyor. Dolayısıyla bu rahatlık içinde olmamız lazım. Bir harbe gitmiyoruz, bir sandığa gidiyoruz.
- Siz, bu süreçte iki taraf arasında gerginlik olmayacağını düşünüyorsunuz yani. Böyle mi anlamalıyız?
- Güle oynaya gideceğiz biz bu sandığa. Herkes de kampanyasını rahat bir şekilde yapacak. “Evet” diyenler de olacak, “Hayır” diyenler de olacak. Aslında kurulan her sandık, toplumda yeni bir ruh, yeni bir neşe kaynağı olmalı. Yani buradan bir kamplaşma, bir ötekileştirme asla çıkmamalı, çıkarılmamalıdır. Buna taraflar da, yani kampanyalarını yapacak olanlar da özellikle hassasiyet göstermeli, bu konuda dikkatli davranmalıdır.
Dünyanın sonu değil
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, halk oylamasına sunulacak olan sistem değişikliğinin önemli olduğunu vurgularken, tansiyonun yükselmesine gerek olmadığı yönündeki mesajını da şu sözlerle verdi:
- Şu noktayı da unutmamak gerekiyor. Nihayetinde 12 Eylül Anayasası 19’uncu kere değişiyor. Dünyanın sonu değil. Evet bir yönetim modeli değişikliğine gidiyoruz ve bu çok önemli. Cumhurbaşkanlığı hükümet modelinde Türkiye inşallah daha etkin bir yürütme modeline kavuşacak. Bu bir model değişikliği. Yoksa bir rejim değişikliği yapmıyoruz.
- Bir kesimde, “Hayır” oyu verecek olanların bunu açıkça seslendiremeyecekleri yönünde bir düşünce var. Böyle bir baskı ortamı söz konusu olur mu kampanya sürecinde?
- Hayır, hayır... Yok. Öyle bir şey yok. Herkes söyleyecek, söyleyebilecek. Bu kampanyanın açık, özgür, şeffaf olması Türkiye’nin geleceği bakımından da önemlidir. Buna en azından biz sonuna kadar riayet edeceğiz. Herkes de riayet etmeli.
Terör riski var ama önlemler alınıyor
- Referandum öncesi terör eylemlerinin artabileceği yönünde bir duyum, bu yönde bir istihbarat var mı?
- Bu süreçte bu tür şeyler olabilir. Zaten biliyorsunuz güvenlik kuvvetleri de çok ciddi, titiz çalışmalar sürdürüyor. Dikkat ederseniz geçen hafta DEAŞ’a yönelik çok kapsamlı bir operasyon yapıldı. PKK’ya karşı sürekli operasyonlar yapılıyor. FETÖ ile ilgili olarak da KHK’lar ile FETÖ ile irtibatlı olanlar titizce ortaya çıkartılıyor. Sorgulamalarda yeni bilgilere, bulgulara ulaşılıyor. Dolayısıyla, bu süreçte terör örgütlerinin başka, ilave bir motivasyonu, evet olabilir ama buna karşı çok sıkı tedbirler de alınıyor.
KHK’da yanlış varsa düzeltilir
- KHK’lar demişken... Son KHK ile görevden alınan akademisyenler ve sanatçılar üzerinden devam eden tartışma hakkındaki görüşlerinizi de alabilir miyim?
- Biliyorsunuz, Kanun Hükmünde Kararnamelerde yapılan, yapılabilecek yanlışlıkların düzeltilebilmesi için bir komisyon kuruldu. Ben şimdiye kadar yapılanların, yani FETÖ ile ilgili KHK’ların kahir ekseriyetinin çok doğru olduğunu biliyorum. Zaten az sayıda itiraz veya düzeltme oldu. Bir itiraz mekanizması var. Yanlış varsa, yani bu son atılmalarla ilgili yanlışlıklar varsa bunların düzeltilebilmesiyle ilgili de bir imkan var. Bu süreçler çalıştırılır.
KHK’lar ulusal güvenlik meselesi
- Hükümetin KHK’lar ile sadece FETÖ mensuplarının değil, kendine muhalif gördüğü herkesi etkisizleştirmeyi hedeflediği iddiasına yanıtınız nedir?
- Böyle bir şey yok. Şöyle düşünmek lazım. Bakın bir referanduma gidiyoruz. Bu süreç içerisinde eğer siyasi kaygılarla hareket etmiş olsak, zaten bütün bu Kanun Hükmünde Kararnameleri referandum sonrasına bırakmamız lazım. Yani “Aman bu süreçte, referanduma kadar kimseyi karşımıza almayalım” diye hareket etmemiz lazım... Şu noktayı açıkça vurgulamak lazım. KHK, yani ulusal güvenlik meselesi başka bir şey, referandum süreci başka bir şey. Dolayısıyla KHK’lar kendi mecrasında, bir takım raporlar vs eşliğinde hazırlanıyor. Bu itiraz mekanizmasının kurulmuş olması da önemli bir nokta. Yani herkes bilmeli ki, varsa haksızlıklar, bunlar giderilir. Nitekim bunun örnekleri de var biliyorsunuz.