Hans ve Helga ne diyor bu işe?
.
“Almanya ikiye bölünmüş durumda.”
Bu cümle Baha Güngör’e ait. Güngör’ün kim olduğunu ve telefonda söylediklerini az sonra aktaracağım.
***
Almanya, Avrupa Birliği’nin lider ülkesi...
Yıllardır Türkiye’ye demokrasi, insan hakları, düşünce ve ifade özgürlüğü vb başlıklarda ders veren Avrupa Birliği’nin lider ülkesi...
Türkiye’de 16 Nisan’da yapılacak referandum öncesi hükümet üyeleri, propaganda faaliyetleri için bu ülkede yaşayan Türk vatandaşlarıyla buluşmak istediğinde ortaya çıkan manzara, Almanya açısından trajikomik.
Ankara yönetiminin ve Türkiye kamuoyunun tepkisi de gayet doğal.
Peki ya Alman vatandaşları ne diyor bu işe?
Bu soruyu, her iki ülkeyi de çok yakından tanıyan çok tecrübeli bir isme sordum.
Alman Haber Ajansı DPA ve Deutsche Welle’nin eski Türkiye Temsilcisi Baha Güngör ’e...
Halen Almanya’da serbest gazeteci olarak çalışan Güngör, Alman medyasının Türkiye konusunda referans aldığı, objektifliğiyle tanınan bir meslektaşımız.
İşte Baha Göngör’ün tespitleriyle Almanya’nın Türkiye gündeminin detayları:
- Almanya ikiye bölünmüş durumda. Bir kısmı, “Demokrasinin kaldırılması ve diktatörlüğün getirilmesi öngörülen bir halk oylaması için Almanya’daki salonları açmamalıyız çünkü burada hedeflenen demokrasinin ortadan kaldırılması ve biz buna alet ya da zemin olmamalıyız” diyor.
- Diğer kısım ise “Hayır, Türkiye’den gelen siyasetçilere salonlarımızı, meydanlarımızı açmalıyız çünkü Almanya’da bizim en büyük değerlerimizin başında düşünce ve ifade özgürlüğü geliyor. Suç niteliğinde ya da Almanya’ya tehdit oluşturan çağrı yapmadığı sürece herkes görüşlerini özgürce seslendirebilmeli. Bu bizim herkesten, bütün dünyadan istediğimiz bir değer. Türk siyasetçilere kapılarımızı kapatmak bizim kendi değerlerimizle çelişmemiz anlamına gelir” görüşünde.
- Yani özetle, Erdoğan karşıtlarıyla Erdoğan yandaşları değil, Erdoğan’ı sevmeyenler ile daha mantıklı düşünen Almanlar arasında bir ayrışma oluştu burada.
Bu durum Almanlar’ın eseri
- Almanlar’ın bir türlü anlam veremediği, tartıştığı bir durum var burada. Diyorlar ki, “Burada doğan, burada büyüyen, burada okuyan, burada çalışan, bu kadar yıldır içimizde yaşayan birkaç nesil; nasıl oluyor da Türkiye ile bu kadar yakından ilgili, Türkiye’ye bu kadar bağlı kalıyor ve Almanya’ya da bu kadar ilgisiz, bu kadar uzak...” Almanlar şoktalar. Bu durumun bu boyutta olduğunu bilmiyorlardı.
- Oysa biz burada onlarca yıldır yazıyoruz, anlatıyoruz. “Siz Türkleri hep kenarda, dışarıda tuttunuz. Hep yalnız, hep dertleriyle, kaderleriyle baş başa bıraktınız. Kendinizden görmediniz, hep yabancı gördünüz. 60’lı, 70’li, 80’li yıllarda hep dediniz ki, ‘Türkler sabah gitsinler çalışsınlar, bizim işlerimizi yapsınlar, akşam da gidip evlerine kapansınlar; bizim konserlerimize, bizim birahanemize, bizim sosyal alanımıza gelmesinler...’ Hep böyle davrandınız, şimdi de şaşırıyorsunuz. Şaşırmayın, bugün gelinen noktanın sorumlusu sizsiniz” diyoruz.
Almanlar dışlayınca...
- Almanlar’ın dışladığı bu insanlara Türkiye’den siyasetçiler geldi, onlara değer verdiğini gösterdi. Onlara Türk kimliğini, müslüman kimliğini verdi. Bu insanlara vatandaşı olduğunu, kendi insanı olduğunu hissettirdi. Özgüvenlerini artırdı. Buradaki Türkler ülkeleriyle, Türklükleriyle gurur duymaya başladı.
- Kesinlikle yanlış anlaşılmasın, elbette Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ak Parti ile aynı kefeye koymuyorum, sadece duruma vurgu yapmak için örnek veriyorum; benzer bir durum tarikatler, cemaatler, aşırı sağ ya da sol yapılar ve terör örgütleri için de belli ölçüde geçerli oldu geçmişte. Onlar da Almanlar’ın dışladığı bazı kesimleri kendi saflarına çektiler zaman içinde. Onlara bir kimlik, bir aidiyet verdiler. PKK’nın Kürtler’e yaklaşımı ve kazandığı mevzi de bu duruma örnektir.
Merkel’in sözü geçmez
- Türkiye’de yanlış bir değerlendirme var. Zannediliyor ki, Merkel Berlin’den bir şey söyleyecek ve o olacak. Böyle bir şey mümkün değil Almanya’da. Federal yapı bunu mümkün kılmıyor. Eyaletler, kendi parlamentoları ve hükümetleriyle, kendi kurumlarıyla kendi kararlarını verip uyguluyor. Merkel buna karışırsa, eyalet sistemine karşı gelmekle suçlanır burada. Eyaletler çok güçlü Almanya’da, Şansölye’nin sözü geçmez, gücü yetmez. Türkiye’den duruma bakarken bu gerçeğin de unutulmaması lâzım.