Gel vatandaş, göçmenliğe gel...
.
Bir arkadaşım aradı dün. “Dünkü yazını okudum” dedi. (http://www.gazetevatan.com/murat-celik-857410-yazar-yazisi-dogmamis-hukumete-mektup/ )
“Çok doğru bir noktaya temas etmişsin” diye devam etti ve ekledi:
“Bak sana birkaç örnek anlatayım, işin geldiği noktayı anla.”
***
Arkadaşım anlattı:
- Yakınlarımdan biri, Kanada’ya göçmenlik başvurusunda bulundu. Karı - koca, ikisi de iş sahibi, üç çocukları var... Kanada’dan cevap beklerken, Yeni Zelanda Büyükelçiliği adına arayıp, Kanada yerine neden bu ülkeyi düşünmediğini sordular. Yani, ‘Kanada’yı boş ver, bize gel’ diyorlar.
***
Aynı arkadaşımın anlattıklarından devam edeyim... Bu kez kendi tecrübesi:
- Geçenlerde bir telefon... Açtım, “ABD’ye göçmenlik başvurularını koordine eden bir firmayız biz. Amerika’ya, size uygun koşullarda gitmeyi düşünür müsünüz” dediler. Bunun için gereken evrakı gönderebileceklerini söylediler. “E, gönderin bir bakayım” dedim. “Tabii” dediler. “Yalnız, 200 Dolar bir ücretimiz var. Form ücreti olarak bunu ödeyin, hemen yollayalım.” Sadece formları yollamak için bu para. Doldurup geri yolluyorsun, başvuru aşamasında bin Dolar daha ödemen gerekiyormuş.
***
Göçmen kabul eden ülkeler adına aracılık ya da iş takibi yapan firmaların sayısında gözle görülür bir artış var son dönemde. İnternetten küçük bir araştırma yaptığınızda görüyorsunuz...
Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda başta olmak üzere birçok ülkeye göçmenlik vaadinde bulunan şirketler, yeni bir sektör oluşturmuş.
***
Ülkeler; ihtiyaç duydukları insan kaynağını yaratabilmek için her yıl, sektörler bazında listeler yayınlıyor. İş gücünü, kalifiye yabancıları ülkelerine kazandırarak artırma yolunu seçen bu ülkeler, birkaç yıl içinde o insanlara vatandaşlık da veriyor.
Aracı şirketler de, işte o listeler üzerinden, söz konusu ülkeye uygun göçmen adaylarını belirliyor ve başvurularını yapıyor. Bu hizmetin karşılığı olarak da belli bir ücret talep ediyor.
Her alanda olduğu gibi burada da işini layıkıyla yapan birkaç firmanın yanında, birçok kötü örnek de var.
***
Sistem böyle işliyor. Dediğim gibi, adeta yeni bir sektör doğmuş.
O sektörü doğuran ise bu ülke insanını teslim alan umutsuzluk. O umutsuzluğun sonucu insanların yöneldiği yeni arayışlar...
***
Bana çok çarpıcı gelen bir örnek ile bitireyim.
Tam bu konulara eğilmişken...
Dün öğle yemeğinde bir misafirim vardı.
Bir iş adamı...
Uluslar arası işler yapan büyük bir holdingi yöneten, Türkiye’nin tanıdığı, iş dünyasının önde gelen isimlerden biri.
Ne dedi biliyor musunuz, kıymalı pide yiyip ayran içerken...
- Düşünüyorum da... Ben bile mutsuzum. Oysa sahip olduklarımla mutsuz olmamam gerekiyor. Allah’a şükür maddi sorunum yok. Sağlığım yerinde. Eşim, çocuklarım sağlıklı. İmkanlarımız gayet iyi. Gayet iyi yaşam koşullarına sahibiz. Pekiyi ama bütün bunlara rağmen neden mutlu değilim?
Dedim ki:
Siz kendinize şaşırıyorsunuz ama... Özel okullarda okumuş, en az bir yabancı dil bilen, üniversite mezunu, iş sahibi, orta gelir seviyesinin üzerinde birçok insan ‘göçmen’ olarak dünyanın bir ucuna gitmek için sıraya girmişse, sizin de böyle hissetmeniz pek anormal gelmedi bana.