Dünya ‘bayan’lar (!) gününde başarılı erkeklerin arkasındakiler
.
Dünya Kadınlar Günü bugün... 2012’nin 8 Martı’ndayız.
Ve bu çağda, bu çağın Türkiyesi’nde hala;
‘Kadın’ sözcüğünü telaffuz etmekte bile zorlanıyoruz. Şu malum ‘bayan’ ifadesinden kurtulabilmiş değiliz daha.
Sanki ayıp “Kadın” demek.
Söz konusu ‘erkek’ olunca, ağzımızı doldura doldura söylüyoruz, yazıyoruz ama “Errrkek” diye.
O ‘erkek’ kadınını, “Kadınım” diye sahipleniyor. “Bayanım” demiyor, “Kadınım” diyor.
‘Kadını’nı koruyor kendince, ‘kadını’nı kolluyor, ‘kadını’nı seviyor.
Evin kapısı açılıp dışarıya çıkıldığında ise o ‘kadın’ bir anda oluyor, ‘bayan’.
Adeta ayıp, “Kadın” demek.
Şehirlerarası otobüs ya da tren yolculuklarında, bir erkeğin o ‘kadın’ın yanına oturması da ayıp!
Uçaklarda henüz serbest. Henüz...
Şimdilik uçağa binen erkek de kadın da, otobüs ya da trene binenlere oranla ‘medeni’ kabul ediliyor. Şimdilik...
“Uçağa binmeyen kalmayacak” diye çıkılan yolda uçak bilet fiyatları otobüs seviyesine inmiş ama yolcunun ‘seviyesi’ni şimdilik farklı görüyoruz. Uçak yolcuları karşı cins ile yan yana oturabilir. Otobüs veya tren yolcuları oturamaz.
“Bayan yanı” kavramıyla yaşıyoruz yani biz bu topraklarda hala. Bu devirde... 2012’nin 8 Martı’nda.
Kadına yönelik şiddetten, siyasetteki kadın kotalarından, kadının adeta bir kuluçka makinası gibi ‘annelik’ten ibaret görülmesinden hiç bahsetmiyorum.
‘Bayan yanında errrkek’ olmak hastalığımızdan söz ediyorum.
“Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır” gibi süslü cümlelerle över görünüp; kadının bir şekilde, ‘erkeğin arkasında kalması’ndan memnun olma hastalığımızdan söz ediyorum.
Erkeğin, ‘arkasında’ dursun ‘kadın’. Yanında olmasın ! (‘Bayan yanı’ uygulaması boşa değil yani.)
Kutlanacaksa, erkek kutlasın ‘kadın’ın ‘gününü’. 364 gün ‘gününü göstersin’ kadına; o bir güne gelince, ‘gününü’, 8 Mart’ını, ‘kutlasın’.
İnsan olarak değil, ‘kadın’ olarak görmek mesele... Pardon, ‘kadın’ da değil, ‘bayan’!
8 Mart Dünya Bayanlar Günü (!) kutlu olsun, ne diyeyim...
Bizim güzel
Türkçemiz
“Henüz daha...” ya da “Daha henüz...”
Kerli ferli, eğitimli öğretimli insanlar kullanıyor bu ikilemeyi. Oysa “Henüz” demek yeterli. Ya da “Daha”.
Liste çok uzun aslında. ‘Yanlış kullanım’ listesi...
Hangi birini saysam?..
Özellikle yabancı kökenli sözcüklerin kullanımında ‘şov’ yapıyoruz topluca.
“Şoke” değil, “şok” oluyoruz mesela. Nasıl olunuyorsa “şok”!
Ya da “konsantrasyon”umuz değil, “konsantre”miz bozuluyor. Konsantre meyve suyu misali!..
Başlamıyor, “start alıyor”uz mesela.
Girmiyor, çıkmıyor; “giriş yapıyor”uz mesela. Ya da “çıkış”!..
Anlamlarını bilmediğimiz ‘ithal’ sözcükleri kullanmakta nasıl da cesuruz...
Nasıl da seviyoruz sözlükteki karşılığından bihaber olduğumuz kelimeleri art arda sıralamayı.
Türkçe’ye geçmiş, dilde yer etmiş olanların kullanılması kaçınılmaz. “Yabancı kökenli sözcükleri kullanmayalım” türünden ucuz, popülist bir tavır değil benimki. “Kullanalım ama doğru kullanalım” diyorum sadece.
Bir de, doğrudan yabancı bir lisandan alıp, ‘copy-paste’ yaptıklarımız var ki, işte onlara hiç tahammül edemiyorum. İngilizce’den, Fransızca’dan kesip, Türkçe’ye ‘direkt’ yapıştırdıklarımız. (‘Direk’ değil, ‘direkt’.)
Mesela, “down” olanlar...
Mesela, “fake” malzeme...
Mesela, “snob” insan...
Mesela, “ex” kız ya da erkek arkadaş...
Bunlarla karşılaşınca, insan ister istemez düşünüyor; Acaba, “henüz daha”lara, “konsantre”lere, “şok”lara şükür mü etmeliyiz diye...
KEŞKE...
‘Yarın’a bakarken, ‘dün’ü akıldan çıkarmamayı başarabilsek...