Diplomasi trafiğinin anlamı
.
3 Aralık 2015 Azerbaycan...
15 Aralık 2015 Bulgaristan...
28 29 Aralık 2015 Sırbistan...
22 Ocak 2016 Almanya...
6 Şubat 2016 Kazakistan...
Arada, Londra’da Finlandiya Başbakanı ile görüşme, Norveç Başbakanı ile iki temas...
Dün Almanya Başbakanı Angela Merkel’i Ankara’da ağırlama... Haftaya Ukrayna ziyareti...
Ardından Gürcistan’a seyahat.
***
24 Kasım 2015’te göreve başlayan mevcut hükümetin Başbakanı olarak Ahmet Davutoğlu’nun dış temaslarını sıraladım yukarıda. Gerçekleşenler ve planlananları.
Terörle mücadele, yeni hükümetin vaatleri, ekonomi, Anayasa değişikliği gibi başlıklardan oluşan iç gündemin yoğunluğuna rağmen, Başbakan Davutoğlu’nun dış politika trafiğinin bu şekilde olmasını iyi okumak gerekiyor.
Yurt dışı ziyaretlere bakıldığında, bu listenin Türkiye Rusya geriliminden etkilenmesi muhtemel ekseni işaret ettiğini, bu eksendeki ülkelerden oluştuğunu görüyoruz.
Balkanlar, Kafkasya, Orta Asya ve Doğu Avrupa...
Nazarbayev faktörü
Yerinde takip ettiğim son Kazakistan ziyaretine ayrı bir parantez açayım...
Kazak Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev dünyanın en tecrübeli devlet adamlarından biri. Orta Asya coğrafyasındaki ağırlığı da malum. Moskova ile ilişkilerini yıllardır dengeli ve iyi tutmayı başarmış, güçlü bir lider.
Davutoğlu Nazarbayev görüşmesinde, açıklananların ötesinde nelerin konuşulduğu hakkında fikir yürütmek çok da zor değil.
Nazarbayev şüphesiz; Ankara Moskova hattındaki yüksek gerilimin düşürülmesinde rol oynama potansiyeli en yüksek lider.
Dolayısıyla Nursultan Nazarbayev tam bir ‘arabuluculuk’ statüsünde değil ama - ilişkilerinde kriz yaşayan iki ülke arasında kanalların yeniden açılmasında devreye girebilir, katalizör rolü oynayabilir.
Yani 16 saatlik Astana ziyaretine bu açıdan bakılmalı.
Putin’e mesajlar
Başbakan’ın dış politika anlayışında, ‘proaktif ve önleyici diplomasi’ kavramlarının önemli yer tuttuğunu biliyoruz.
Bu anlamda, sürdürdüğü diplomasi trafiğini ‘Rusya’yı kuşatmak’ olarak adlandıranlara prensip olarak karşı çıkacaktır Ahmet Davutoğlu.
Ancak dış temas trafiğini; dönemsel öncelik itibariyle, ‘gerginliği Türkiye ile Rusya arasında tutmak’ anlayışının belirlediğine sanırım itiraz etmeyecektir. Yani bölgenin iki önemli aktörü arasındaki yüksek tansiyonun, çevreye ve etkilenebilecek diğer ülkelere yayılmasının önüne geçmek gibi bir amaçla hareket edildiğine.
***
Türkiye’nin bahsettiğim anlayışla ve yukarıda altını çizdiğim eksende yürüttüğü proaktif dış politikanın, Moskova’ya doğrudan bir mesaj içerdiğini de göz ardı etmemek gerekiyor.
Türkiye’nin elindeki kartların, kozların, Putin’in zannettiği kadar sınırlı olmadığı mesajı bu.
Ankara Putin’in; hem iki ülke arasındaki sıkıntının üçüncü ülkelere de yansıdığını görmesini istiyor hem de Türkiye’nin alternatiflere, iyi ilişkilere sahip, etkin ve güçlü olduğunu unutmamasını.