Cebir
.
Gündemde TEOG var malum…
Temel Eğitimden Orta Öğretime Geçiş uygulaması TEOG kaldırılacak, yerine yeni
bir sistem gelecek.
Gelecek olan da tartışılacak muhakkak. Beğenen de olacak, yanlış bulan da.
Aynı bundan öncekiler gibi.
Liselere Giriş Sınavı LGS gibi…
Ortaöğretim Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı OKS gibi…
Seviye Belirleme Sınavı SBS gibi…
Ve nihayet kaldırılması için çalışmaların başladığı TEOG gibi. TEOG sisteminin yerine ne koyulacak henüz bilmiyoruz ama kişisel görüşüm bu çok da önemli değil. Hatta asıl olan bu değil.
Asıl olan ‘eğitim’.
Öğretim değil, eğitim.
***
2017 2018 eğitim - öğretim yılı dün başladı.
Öğretim tarafının hiç kıymeti yok demiyorum. O da mühim tabii ama tekrar ediyorum - meselenin esası ‘eğitim.’
Öğretim sisteminin adı, şekli şemali bir yere kadar.
Slogan bile “Eğitim şart” diyor, öğretim demiyor.
***
Cebir öğretiliyor misal lisedeki çocuklarımıza.
Matematiğin o kısmını da öğrensinler tabii ama asıl ‘cebir ve şiddet’in anlamını bilsinler; ‘cebren ve hileyle’ kavramını tanısınlar.
Bilsinler ki; sırf etnik kökeni, mezhebi ya da ideolojisi farklı diye, mezarlık basıp kabrine koyulan insana dahi ‘cebir ve şiddet’ uygulamasınlar büyüdüklerinde.
Öğrensinler ki; bir stat tribününde rakip takım taraftarı küçücük bir çocuğun sırtındaki farklı renklerdeki formayı ‘cebren’ çıkarttırmasınlar ileride.
O kavramlarla yetişsinler ki; gelecekte hukukçu öğretim görevlisi olduklarında, uçakta ön koltuktaki farklı dünya görüşüne sahip milletvekili için “boğma teliyle işini bitirmek”ten bahseden tweet atamasınlar.
Ortaöğretime geçiş sistemini tartıştığımız günlerde bunları yaşıyoruz çünkü.
Uygar, çağdaş, evrensel ve en önemlisi insani vasıfları temel alan bir ‘eğitim’e sahip olanın yapacağı işler mi bunlar?
Hangi dersi, haftada kaç saat verirseniz verin; neyi, ne kadar öğretebilirsiniz ki eğitimsiz insana?
Bugüne kadar olmamış işte.
Bu anlayışla bundan sonra da olmaz.
Olursa da bundan iyisi olmaz.
Eğitim yoksa, öğretmekle ancak bu kadar oluyor.
O yüzden diyorum, çocuklarımız fizik öğrensin ama o derslikten önce kimsesiz çocuk ya da yaşlı bakım evleriyle tanışıp kendinden farklı insanları da sevmeyi öğrensin.
Biyoloji laboratuvarından önce sahipsiz hayvan barınaklarına girsin, hayvan sevgisiyle tanışsın.
Kimya formüllerinden önce doğaya çıksın, ağaç kesmemeyi, dereleri kirletmemeyi bilsin.
Coğrafya okusun ama daha önce müze gezsin, sergi, galeri gezsin, sanatı sevsin.
***
Hangi örneği vereyim bilemiyorum ki…
Yaya olarak karşıdan karşıya geçmeye çalışırken size yol vermeyen sürücülere küfrediyorsunuz ya hani…
İyi ama birkaç dakika sonra direksiyona geçip otomobilinizi yoldaki yayaların üstüne üstüne sürüyorsunuz.
Çocuklarınıza, “En yakın arkadaşın bile olsa kimse için fedakârlık yapma, risk alma” diye öğüt veriyorsunuz ya…
Peki sonra neden siz ‘dostluk’ bekliyorsunuz yakınlarınızdan?
Dünyanın merkezinde siz varsınız; çocuklarınızı da dünyanın onların etrafında döndüğüne inandırıyorsunuz.
‘Benmerkezci’ bireyler yetişiyor sayenizde. Egoist yani… ‘Çifte standart’ın standart donanımında yer aldığı bireyler.
Ve tabii, hayatta başarıyı ve mutluluğu, sadece daha çok para kazanmaktan ibaret sanan yeni nesiller.
***
Hatayı hiçbir zaman kendinde aramayan…
Sorumluluğun kendisinde olabileceğini aklının ucundan dahi geçirmeyen…
Her durumda başkalarını ya da kendi dışındaki faktör ve aktörleri mesul gören ve buna gerçekten inanan gençler geliyor sizin oralardan.
Empatiden uzak, varsa yoksa kendini önceleyen, başkalarını önemsemeyen, hatta yok sayan bir nesil yaratıyorsunuz el birliğiyle.
Sonra da dönüp, “Nerede o eski günler” edebiyatı yapıyorsunuz. Çocuğunuz ile ilgili problem olursa okuldan kaynaklanıyor.
İyi notu sizin çocuğunuz alıyor, kötü notu öğretmen veriyor.
İleride de, sizin çocuğunuz hep iyi ama çevresi kötü !
***
İşin ilginci; böyle yaşayıp “Ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün” türünden vecizeleri de dilinizden düşürmüyorsunuz.
Daha da ilginci; bütün bunlardan sonra siz de “Eğitim şart” diyorsunuz ya, işte o noktada insan ne düşüneceğini bilemiyor.