Bu insanların dertleri ne?
.
Üniversitedeki ‘Toplumbilim’ dersinde yaladığımız mürekkep ile sınırlı bilgilerim.
Sosyolog değilim...
O yüzden de ciddi merak içindeyim.
Merak ettiğim şu:
Bir ülkede (elbette hepsi değil, bir kısmı ama);
sanıklar,
savcılar,
astsubaylar,
tıp doktorları ve sağlık çalışanları,
mali müşavirler ve vergi denetmenleri,
belediye sözleşmelileri,
öğrenciler,
üniversite adayları,
atanamayan öğretmenler,
şiddet mağduru kadınlar,
travesti ve transseksüeller,
gazeteciler,
tiyatrocular,
kayıp aileleri,
şehit aileleri,
spor kulüpleri,
ev sahipleri,
kiracılar,
engelliler,
İktisadi İdari Bilimler Fakültesi mezunları,
ve şu anda aklıma gelmeyen daha birçok kesimden, birçok sektörden insan; sorunlarına çözüm bulamamaktan, haklarını alamadıklarından yakınıyorsa...
Biz habercilerin elektronik posta kutuları ve sosyal medya hesapları her gün farklı toplum katmanları ve farklı iş kollarından insanların şikayet ve isyan mesajlarıyla dolup taşıyorsa ...
Bu durum sadece ‘şımarıklık’, ‘tatminsizlik’, ‘abartma’ ya da ‘ideolojik fark’ gibi etiketlemelerle açıklanabilir mi?
Yoksa orta yerde duran bu fotoğrafa, sosyologların - tabii siyaset bilimciler ile birlikte - bir teşhis koyması gerekir mi?
Horstlar ve grabenler başkenti Ankara!
‘Kedi’si, ‘keçi’si geçmişte kaldı. Heykellerde, logolarda yaşıyor onlar sadece...
Hiç abartmıyorum, espri de yapmıyorum. Açıkça öneriyorum; ‘horst ve graben’ olsun Ankara’nın sembolleri !
Hak ediyor çünkü başkent ! Yakışır !
Ankara’nın cadde ve sokaklarındakileri nitelemek için ‘çukur’ ve ‘tümsek’ sözcükleri yetersiz kalıyor artık.
Çukurlar ‘graben’liğe, tümsekler ‘horst’luğa terfi etmiş vaziyette 2012’nin başkentinde.
Büyükşehir ile Çankaya belediyeleri arasında ilan edilmemiş bir yarış olduğundan şüpheleniyorum Ankara’da.
“Hangimizin bölgesinde daha çok horst ve graben var?” yarışı !
“Kimin sorumluluk alanındaki horst ve grabenler daha derin, daha yüksek?” yarışı !
Caddelerdeki devasa çukurlara düşerek, sokaklardaki ‘höyük’ seviyesindeki yükseltilerde zıplayarak ilerliyoruz Ankara yollarında...
Başkent değil, adeta Camel Trophy parkuru!
Kent, ‘başkent’ değil; dünyanın en büyük lunapark ‘bugi bugi’si sanki !
Motorlu araçların yıpranmasından geçtim...
Ankara yollarında, otomobilde seyahat eden her hamile kadın ciddi risk altında.
Gerçekten öyle.
Çocuğunu düşürtür bu cadde ve sokaklar, riskli gebelik yaşayan müstakbel annelere.
Büyükşehir Belediyesi’nin de kendince açıklamaları vardır muhakkak bu konuda, Çankaya’nın da.
Hiçbiri ile ilgilenmiyorum.
Başka birçok hizmet kaleminde, eğer isterseniz neleri başarabildiğinizi görüyoruz.
Ne zor işleri, ne kadar iyi yapabildiğinizi görüyoruz istediğinizde.
Dolayısıyla...
Sokak ve caddelerin asfaltlarını düzeltmek için yerel seçimlere altı ay kalmasını beklemeyin lütfen.
Ödediğimiz vergilerin, asfalt paylarının karşılığını verin yeter.
Ankara’da yaşayan bizleri daha fazla üzmeyin, yormayın ve en önemlisi utandırmayın.
KEŞKE...
‘Omurga’ sözcüğünün, vücudun; kemik, ilik ve sinirlerden oluşan hayati bir parçasının adından ibaret olmadığının farkına varabilsek...