Bonzai dramı ve fazlası...
.
CNNTürk’ün kıdemli ve işini çok iyi yapan polis - adliye muhabiri Hakan Tunç’un dün canlı yayında ekrana taşıdığı haber çok etkileyiciydi.
İstanbul Emniyeti, narkotik büro elemanlarının uyuşturucu operasyonunda ele geçirdiklerini sergiledi, Hakan Tunç da bunları izleyicilere gösterip, detayları anlattı.
Şu meşhur ‘bonzai’ belası...
Uyuşturucu tacirleri artık doğrudan ölüm iksirleri üretiyor.
Bildik uyuşturucuların çok ötesinde, içinde böcek ilaçları ve benzer ölümcül maddelerin yer aldığı karışımlar...
İstanbul başta olmak üzere büyük kentlerin belli bölgelerinde ‘bonzai’ kurbanı çocuklar (gençler bile değil, çocuklar) hepimizin gözleri önünde ölüyor.
Kısa bir süre önce VATAN’ın manşetindeydi, hatırlarsınız...
İstanbul’da, kentin göbeğinde, Mecidiyeköy’de kendinden geçmiş, ayakta duramayan ‘bonzai’ müptelası çocuklar...
Çevredeki okulların öğrenci ve velilerinin yolunu kesen, para isteyen, insanları tedirgin eden bilincini yitirmiş gencecik insanlar...
Benzer sahneler Ankara’nın, İzmir’in kimi semtlerinde de yaşanıyor.
İnsanın yüreğini burkan, ölüme adeta koşan çocuklar var sokaklarda.
Çoğumuzun görünce kafamızı çevirdiğimiz, yolumuzu değiştirdiğimiz, hızla uzaklaşmayı tercih ettiğimiz perişan gençler...
Biz ne yapacağız?
Ölümcül narkotik maddelerin bazıları artık çok ucuz ve kolaylıkla ulaşılabilir durumda.
Öğrenci bütçesiyle bile elde edilebiliyor ‘bonzai’ gibi sentetik karışımlar.
Sadece bir defa kullanıldığında dahi ölüme sebep olabilen ‘bonzai’nin içinde hangi zehirlerin bulunduğu bile tam olarak bilinmiyor.
Başta anne babalar olmak üzere, öğretmenler ve çocuklarımızın hayatında yeri olan herkesin uyanık olması şart.
Evlatlarımızı takip edip tavırlarında, ilişkilerinde, özetle günlük yaşamlarında sıra dışı durumlar olup olmadığını gözlemlememiz gerekiyor hepimizin.
Devletin, ilgili kurum ve kişilerin yapacağı elbette çok şey var ama bu uyuşturucu belasını onların tek başına çözmesi mümkün değil. Nitekim, istatistiksel başarıların sorunu ortadan kaldırmadığı ortada.
Ebeveynlerin ilk yapması gereken çocukla yakından ve sürekli ilgilenmek.
Arkadaşlarını ve arkadaşlarının ailelerini tanımak, bilmek de önemli.
Çocuğun kimlerle, nerelerde vakit geçirdiğini, neler yaptığını izlemek ve elbette onu muhtemel risk, tehlike ve tehditlere karşı bilgilendirip uyarmak...
***
Dünya bugün çocuk sahibi olanların paranoyaklaşmasına yol açacak kadar kirli.
Türkiye de, o bütünün parçası. Hatta belli noktalarda, dünyadaki genel risk ortalamasının bile üzerinde bizim memleketteki vaziyet.
Çocuk ve gençlere yönelik taciz, tecavüz, kaçırma, şiddet, cinayet ve benzeri vakaların yaşanmadığı gün neredeyse yok.
Çocuk yetiştirmenin en zor olduğu coğrafyalardan birinde yaşıyoruz. Anne babalar olarak bireysel (ama aynı zamanda bilimsel) önlemleri almak zorundayız.
Dede ve ninelerimizden miras geleneksel aile yapısını güncelleyip yaşatmamız gerekiyor. Ve ‘örf, adet ve ananeler’ diye kalıp olarak bildiğimiz düzeni çağımıza göre şekillendirmemiz, komşuluk ilişkilerini, mahalle kültürünü yaşatmamız.
Sorsanız herkesin yanıtı aynı olur... “Şu dünyadaki en kıymetli varlığım çocuğum, çocuklarım” der herkes.
O zaman, ona göre davranmak gerek.
Tabii sadece kendi çocuklarımıza değil, bütün çocuklara.