Bir ‘duruş’un fotoğrafı
.
Portekiz
Şu fotoğrafa iyi bakın lütfen...
Bu kareyi, Beşiktaş kafilesini, UEFA Avrupa Ligi’ndeki Braga karşılaşması için Portekiz’e taşıyan özel uçakta çektim.
Futbol ile ilgiliyseniz, hele de Beşiktaşlı iseniz arka sıradaki üçlüyü kolayca tanırsınız.
Beşiktaşlı eski futbolcular Gökhan Keskin, Samet Aybaba ve Metin Tekin‘i yani.
Pekiyi onların hemen önündeki üç kişi?..
Yine futbol ile ilgili, hele de Beşiktaşlı olanların çoğu onları da tanır eminim. Tabii yaşı 50’nin üzerinde olanların işi daha kolay...
Ben yeni nesil ile tanıştırayım onları:
Ön sırada, cam kenarındaki ‘ak saçlı delikanlı’, Lütfü Isıgöllü.
Hemen yanındaki, ön sıranın ortasındaki ‘beyaz saçlı genç’, Tezcan Ozan.
Ve sağdaki, yani Sarı Fırtına’nın önünde oturan ‘az saçlı kaptan’, Sanlı Sarıalioğlu.
Beşiktaş yönetimi, farklı jenerasyonlardan eski oyuncularını yurt dışı deplasmanlarda konuk etmeye başlamış.
Futbol Komitesi üyesi Cengiz Zülfikaroğlu, “Bundan sonra da devam edeceğiz bu uygulamaya” dedi.
Tüm bunları neden yazıyorum biliyor musunuz?
Beşiktaş yarın (bugün) Braga’da kazanır, kaybeder, berabere kalır... Bu değil önemli olan.
Sportif başarı bugün olmaz, yarın olur... Önemli değil.
Önemli olan; Lütfüleri, Tezcanları, Sanlı Kaptanları... Gökhanları, Metinleri, Samet Kaptanları kucaklayan, onlardan kopmayan anlayıştır.
Sadece Beşiktaş’ta, sadece futbolda değil... ‘Hayata bakış’ın bir göstergesi olması açısından önemlidir bu anlayış.
‘Saygı’nın, ‘vefa’nın, ‘geçmişini sahiplenme’nin kanıtıdır bu fotoğraf ile ortaya çıkan anlayış.
‘Rejenerasyon antrenmanı’ türünden ithal terimlerin literatüre girdiği modern futbol çağında, ‘eski jenerasyon‘unu unutmamış Beşiktaş Kulübü.
O altı Beşiktaşlı’nın gözlerinin içindeki tebessümleri görmenin verdiği haz, en gösterişli Avrupa zaferlerinden daha kıymetli benim için.
O altı Beşiktaşlı’nın aralarındaki dostluğa, sıcaklığa şahitlik etmek, (bugünün endüstriyel futbol dünyasındaki ‘duygusuz, renksiz, aşksız profesyonellik’ gerçeğini bir kez daha sorgulama vesilesi olmanın ötesinde) ‘Baba Hakkı‘ların, ‘Çengel Hüseyin‘lerin, ‘Süleyman Seba‘ların, ‘Vedat Okyar‘ların anıları önünde bir kez daha saygıyla eğilmek fırsatı demek benim dünyamda.
O altı Beşiktaşlı’nın, A takım ile idmana çıkan alt yapı oyuncularınınkine benzer heyecanına tanık olmak, inanın sezonu şampiyon olarak tamamlamaktan daha değerli benim açımdan.
(Bu arada, “alt yapı” demişken... Beşiktaş’ın alt yapısından, Futbol Okulları Genel Direktörü Ufuk Pak da Braga uçağındaydı. Bu da bir ilkti. Efsane teknik direktör Serpil Hamdi Tüzün‘ün yardımcılığını yapmış olan Pak’ın katılımıyla, ilk kez bir alt yapı hocası da takımın yurt dışı deplasman kafilesinde yer almış oldu.)
Bir kulübü kulüp, bir kurumu kurum yapan, yapacak olan...
Bir insanı, bir kulübü, bir kurumu diğerlerinden farklı kılan da işte bu zihniyet, bu ruh, bu anlayış benim gözümde.
Bana bir kez daha, “İyi ki Beşiktaşlıyım” dedirten de işte bu fotoğrafta ortaya çıkan ‘duruş’ zaten.
Mehmet Demirkol’a not
Yukarıdaki fotoğrafın taşıdığı anlamın, ifade ettiği gerçekliğin altını çizerken, bir yandan da bazı yazar ve yorumcuların zaman zaman ‘karaladıkları’nı düşündüm.
Mesela spor yazarı Mehmet Demirkol’un son dönemde Beşiktaş ile ilgili söylediklerini, kaleme aldıklarını...
Beğenmemek, eleştirmek herkesin hakkı elbette. Demirkol’un da öyle.
Sorun, eleştirirken kullanılan üslup.
Doğruya doğru, geçmişte Twitter üzerinden kendisine yönelik çok ağır ithamlarda bulunan bir kişiye Direkt Mesaj yoluyla yazdıkları ile (gerçi sonradan özür dilemişti) kıyaslandığında Demirkol’un üslubunda ciddi bir düzelme olduğu söylenebilir ama yine de ‘eleştiri’ önyargı ürünü olduğunda kıymetsizleşiyor.
Neyse... Uzatmayayım.
Mehmet Demirkol ve benzer üsluba sahip kişilerin, şu yukarıdaki fotoğraf ile bir kez daha kendini gösteren anlayışı idrak etmesini beklemek hata zaten. Ve tabii ‘Beşiktaşlılık duruşu’nu da.