Beşiktaşlılık duruşu göğe yükseldi
.
1995...
Onun imzasını taşıyan BJK kongre üyelik kartımı elime aldığımda gözlerim dolmuştu.
Onu ve daha bir çok efsaneyi, 1949’dan itibaren İnönü’nün tribünlerinde seyretmiş, evladını, masallar yerine Karakartallar’ı anlatarak büyütmüş bir babanın oğluyum ben.
Hep benzetirdim onları. Babamı ona, onu babama... Yıllar sonra bir gün ikisiyle aynı masadayken baktım, benziyorlardı gerçekten.
Hatta bir akşam rakı sofrasında ona da söyledim bunu. Gülümsedi güzelce...
“İkinci babam gibi görüyorum sizi ben” dedim.
Güldü...
“Aman; aman!” dedi.
“Ağabey demeye devam et sen. Ne ‘baba’ diyenler gördüm ben. ‘Baba’ deyip neler yaptılar!”
Güldük...
“Ağabey” diye hitap etmemi de kendisi istemişti.
“Başkanım” derdim ben.
“Boş ver başkanımı, maşkanımı... Ağabey de, o yeter bana.”
Tamam ağabey.
**
1999...
İstanbul’dan Ankara’ya geliyoruz. Tabii ki karayolundan...
Binmezdi çünkü uçağa.
O dönem BJK Yönetim Kurulu’nda birlikte görev yaptığımız Latif Ayaz ve rahmetli Recai Uğurluoğlu arka koltukta. Direksiyonda ben, yanımda Başkanımız...
Hep ön koltukta otururdu. Sadece önderliğinin değil, aynı zamanda mütevazılığının göstergesiydi bu tercihi.
Bolu Tüneli yok o dönem. Kaynaşlı’da otobandan çıkarken trafik kontrolünde durduk. Polis memuru evrakları istemek için bana doğru gelirken, Başkan’ı fark etti ve hemen aracın diğer tarafına yöneldi.
O sırada Süleyman Ağabey kemerini çözmüş, kapıyı açmıştı.
İndi...
Trafik polisi, “Başkanım nasılsınız” diyerek yaklaşırken, o ceketinin düğmesini ilikledi!
O gün Kaynaşlı’da ayaktaki, sadece Süleyman Seba değildi.
O dimdik duruş, ‘Beşiktaşlılık duruşu’ydu işte.
Sadece sporda değil, hayatta da.
**
2007...
Henüz 28 yaşında tattığım ilk deneyimden 9 sene sonra, bu kez Yıldırım Demirören’in daveti ile ikinci kez yöneticilik onurunu yaşadım kulübümde.
Yeni yönetim kurulunun ilk toplantısı.
Başkan Demirören yeni dönemin ilk konuşmasını yapıyor.
Başkanın şu sözleriyle irkildim:
“Aramızda daha önce bu görevlerde bulunmuş ağabeylerimiz ve kardeşlerimiz var. Ama en eskimiz Murat Bey aslında. 1998’de Süleyman Ağabey’in yönetimindeydi. En kıdemlimiz o.”
Yaş olarak benden çok büyük Beşiktaşlıların arasında, kulübümün başkanı tarafından bu şekilde hatırlanmak ve tanıtılmak harika bir duyguydu.
O salonda, Demirören’in sergilediği bu tavır da, Beşiktaş Başkanı’nda vücut bulan ‘Beşiktaşlılık duruşu’ydu işte!
Nesilden nesile, babadan oğula devredilen...
2009...
Süleyman Ağabey, yanlış hatırlamıyorsam gözünden küçük bir operasyon geçirmek için Ankara’da, GATA Hastanesi’nde yatıyordu.
Başkan Yıldırım Demirören ile birlikte ziyaretine gittik.
Bizler gerçeği biliyorduk ama o dönemlerde, Seba’nın Demirören’e karşı tavırlı olduğu dedikodusu vardı camiada.
Odadaki sohbet de söylentilerin ne derece gerçek dışı olduğunun kanıtıydı.
Maiyetlerinde görev yaptığım iki başkanımın kahkahalarla dolu sohbeti sırasında birkaç kare fotoğraf çektim.
Çıkışta Demirören’den gelen uyarı, “İçeride çektiğin fotoğrafları herhangi bir yerde yayınlama lütfen” şeklinde oldu.
Oysa tam aksine, o fotoğraflar ile camiaya mesaj vermek isteyebilirdi bir başkası.
5 yıl önceki işte o fotoğrafı bugün yayınlıyorum.
Yıldırım Demirören’in kızmayacağını umuyorum. İzin almadım kendisinden çünkü.
Süleyman Ağabey’in anısına...
‘Beşiktaşlı duruşu, Beşiktaşlılık duruşu’ ile...
Nur içinde yat Ağabey.
Hakkını helâl et.