BDP: 4’lü heyet olmazsa olmaz
.
“Biz ilk günden beri sürece kurumsal olarak katkı vermek istediğimizi söylüyoruz. Bu nedenle de, doğru olan, İmralı’ya BDP ve DTK’nın eş başkanlarının bir arada gitmesidir.”
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP ) Muş Milletvekili Sırrı Sakık böyle diyor.
BDP’nin isteği, İmralı sürecini; Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanları Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk ile BDP Eş Başkanları Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak’tan oluşan “4 kişilik heyet”in yürütmesi. Hatta istekten öte, şartı bu BDP’nin.
BDP DTK cephesi, adaya bu 4 ismin bir arada gitmesi için yapılan başvuruya Adalet Bakanlığı’ndan gelecek yanıtı bekliyor şimdi.
Sırrı Sakık, “Bu talep kabul edilmezse, bizden sürece katkı vermemiz de beklenemez” diyor.
Soruyorum:
“Bu şart koşma tavrı, sürece katkı vermek konusunda sizlerin iyi niyetinin sorgulanması sonucunu doğurmaz mı?”
Sakık, “Sonuç almak isteniyorsa, böyle davranılmalı ve görüşmeleri bu 4 kişilik heyet yürütmeli. Kurum olarak katkı sunmamız için olması gereken bu” diyor.
Gönül
“Ne olur köşelerinizde ‘gönüllülük’ konusuna değinin. Sıfatı, sosyal statüsü, yaşı, gelir seviyesi ne olursa olsun; haftada bir saatçik, ihtiyacı olanlar için gönüllü olarak bir şeyler yapsın insanlar.”
Köşe yazarlarına bu çağrıyı yapan kişi, Nüket Küçükel Ezberci. Güven Eğitim ve Sağlık Vakfı Mütevelli Heyet Başkanı.
Ankara Güven Hastanesi’nin bünyesinden çıkmış olan vakıfta kahvaltıdaydık dün sabah.
İyi ki gitmişiz...
Genç bir kadın ile tanıştık orada. Hazan Atalay ile. Güven Vakfı’nın proje koordinatörü...
Atalay’ın, Proje Yöneticisi Emin Fidan ve İdari İşler Müdürü Seval Çeviren ile birlikte yaptıkları işleri öğrenince kâh göğsümüz kabardı, kâh kendimizden utandık bugüne kadar bütün bunlardan haberimiz olmadığı için, kâh gözlerimiz doldu.
Özellikle de ‘sokakta yaşayan ve çalışan çocukları topluma kazandırma projesi’nde ortaya koyduğu performansı görünce...
İnternette www.guvenvakfi.org.tr adresini ziyaret edin.
Nüket Küçükel’in önderliğindeki Güven Ailesi’nin imza attığı işleri görün.
Emin olun hepinizin, hepimizin yapabileceği bir şeyler var o çocukların hayatını değiştirmek için.
Tek yapacağınız, tek yapacağımız gönlümüzü açmak. ‘Gönüllü’ olmak.
Ölüm – yaşam
Ümit Enginsoy öldü önce.
Burhan Doğançay’ın ölüm haberi geldi sonra.
Ardından Mehmet Ali Birand.
Ve bir gün sonra Toktamış Ateş.
Öldüler...
Yeni yıl, ölüm haberleriyle başladı. Can sıkıcı haberlerle.
Her ölüm, yeniden sorgulatır ya hayatı...
Her cenaze namazında bir caminin avlusunda;
Her defin töreninde mezarlıkta bir kez daha sorgularız kendi hayatımızı.
Sevdiklerimizi ne kadar kolay kırdığımızı düşünürüz sessizce...
Birbirimize ne kadar hoyrat davrandığımızı...
Hayatın aslında ne kadar kısa, bir o kadar boş olduğunu... Hiçbir şeye değmediğini.
“Keşke”lerimiz sıraya girer zihnimizde her vedada.
Sonra?..
Sonra unutur gideriz.
Bir gün önceki koşuşturmaya döner; kaldığımız yerden devam ederiz.
Devam ederiz hoyratlığa, kırıp dökmeye.
Bir sonraki ölüm haberine, bir sonraki cenaze törenine kadar.
Ve adına ‘yaşam’ deriz bu döngünün... ‘Hayat’ deriz.
Ne kadar ‘hayat’, nasıl bir ‘yaşam’sa artık!
KEŞKE...
‘Öfke kontrolü’, ilköğretimden itibaren müfredatta, zorunlu ders olarak yer alsa.