Bağış çiftinin Atina kaçamağında neler yaşandı?
.
Karadağ ve Litvanya ziyaretlerinde, resmi görüşmelerden arta kalan zamanlarda AB Bakanı Egemen Bağış ile sohbet etme imkanımız da oldu. İşte o sohbetlerin birinde, Bağış’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı Atina ziyaretinden açıldı konu.
“Ziyaret eski Başbakan Mesut Yılmaz’ın orman yangınları açıklamasından hemen sonraya denk gelince farklı anlamlar yüklendi, farklı yorumlar yapıldı ama Atina gezimizin bununla hiç alakası yoktu” diye başladı Bağış söze.
Eşi Beyhan Bağış ile baş başa kısa bir tatil için gitmiş Bakan, komşu başkente. Eski dostları Yunanistan Savunma Bakanı Dimitris Avramopoulos’un daveti üzerine, kısa bir aile ziyaretine...
“Üç günlük turistik bir seyahatti ama resmi ziyaret gibi oldu neredeyse” diyen Egemen Bağış anlatıyor...
Dimitris, Pınarhisar’ın kapısından çevrilmişti
- Dimitris 1995’te Atina Belediye Başkanı’ydı. Tayyip Bey de İstanbul... Gerçekten çok vefalı bir insandır. 99’da Tayyip Bey cezaevine girince Atina Belediye Başkanı olarak ziyaret etmek istemişti. Pınarhisar’a kadar gelmiş ama ziyaretine izin verilmeyince kapıdan “Selam söyleyin kardeşime” deyip dönmek zorunda kalmıştı. Dostluğumuz o günlere dayanır.
- Yoğun tempo sebebiyle, bizlerin ailelerimize fazla vakit ayırmamız mümkün olmuyor. Eşim Beyhan ile birlikte Atina’ya gittik. Kentin tarihi ve turistik bölgelerini gezdik. Daha önce gittiğimde göremediğim yerleri... Beyhan ile birlikte Akropolis’i, Parthenon Tapınağı’nı istediğimiz gibi, doya doya gezdik. Ayrıca, Korint Kanalı’na da gittim. Adriyatik ile Ege arasında, insan yapımı bir kanal biliyorsunuz... Gidip gördüm. Bizim Kanal İstanbul projemiz bundan çok daha büyük ve bu projeyi 2023’te tamamlayacağız, çalışmaları sürüyor.
Yunan Savunma Bakanı 24 saat Ege’yi izliyor
- Dimitris’in makamına, Savunma Bakanlığı’na gittik. Bizim özel aile ziyareti bu şekilde sızdı basına. Dimitris’in makam odası çok ilginçti. Masasında büyük bir monitör var. İki ülke arasında sürekli sorun olan hava ve kıta sahanlığını o büyük bir bilgisayar monitöründen 24 saat izliyor. Onlara göre sorun olunca ekranda kırmızı ışık yanıp sönmeye başlıyor, alarm veriyor sistem. Dimitris’e, “Sizin mil ölçümünüze göre bu monitor sürekli kırmızı kalır. O ışık hiç sönmez” dedim, karşılıklı gülüştük.
- Odasının her yerinde savaş gemisi, savaş uçağı ve birçok silahın maketleri, fotoğrafları var. Baktım, makam kotuğunun hemen arkasında, duvarda iki güvercin resmi var. “Sen en iyisi, diğer maketleri bırak, sadece bu resmi dikkate al” dedim. O da “Zaten odada bana ait olan tek şey bu resim. Diğerleri eskiden kalma, geldiğimde bu şekildeydi oda” diye yanıt verdi.
Yunan Genelkurmay Başkanı’nın mektubu Özel’de
- Bu arada öğrendim ki, Atina’yı ziyaret sırası Türk Genelkurmay Başkanı’ndaymış. Ancak bizde Genelkurmay Başkanı değişince daveti henüz yapamamışlar. Dimitris, Genelkurmay Başkanı’nı makama çağırdı. Hem tanıştık, hem de Necdet Özel Paşa’ya yazılı davetini bana verdi, ben de Türkiye’ye dönüşte ilettim kendisine.
- Atina’da olduğumu öğrenince Dışişleri Bakanı Stavros Dimas da görüşmek istedi. Kıbrıs meselesini ayrıntılı şekilde ele aldık. Doğrusu, Yunanistan’ın yeni hükümetini bu meselenin çözümü konusunda, geçmişe oranla daha istekli gördüm. Onlar da artık problemin çıkış noktasını, sıkıntının kaynağını görüyorlar. Yeni dönemde, Atina’dan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne çok daha ciddi bir baskı olacağı kanaatindeyim. Zaten herkes, Kıbrıs meselesinin çözümünün, Türkiye - AB ilişkileri açısından ne ifade ettiğini biliyor. Bu meselenin makul şekilde çözümlenmesi Türkiye’den çok AB’nin çıkarına.
- ‘Çok vitesli Avrupa’ kavramı malumunuz... Güvenlik alanında bütüncül ama ekonomide yerelci bir yaklaşım gözleniyor AB’de. Haftada 60 saat çalışan Alman, haftada 25 saat çalışan Yunanlı’yı beslemek istemiyor artık. Hatta, değil o Yunanlıyı, kendi ülkesinin bir başka bölgesindeki insanın bile yükünü sırtlamak istemiyor. 50 yıl sonra ‘şehir devlet’ yapılanmasına gider AB bu şekilde bence.
- 2012 - 13 dönemi önemli. Bu yıl Fransa’da, seneye de Almanya’da seçimler var. Avrupa bu iki ülkedeki seçimlerin ardından önünü tam ve net olarak görebilecek. Bunun ardından da, Türkiye’nin AB yolunu çizme dönemi gelecek. Yani biz Türkiye olarak 2014 - 2015’de AB üyelik sürecinde önümüzü çok daha net olarak görüp, konjonktürü de gözeterek kararlarımızı verebileceğiz. Benim kişisel tahminime göre, 2018’de Türkiye’nin Birliğe tam üyelik meselesi hallolur. Her şey konjoktürel duruma uygunlukla bağlı. Bunu unutmamak lazım.