Aylan
.
Sakın bana, “Hayat devam ediyor” falan demeye kalkmayın.
“Ölenle ölünmüyor” diye ahkâm kesmeyi, aklınızdan bile geçirmeyin.
Sakın !
Biliyorum ben hayatın devam ettiğini. Ölenle ölünmediğini de...
Dünyanın adil bir yer olmadığını da biliyorum.
Ama Aylan bilmiyordu!
***
Gündemdeki diğer konuların hiçbiri ilgilendirmiyor şu anda beni.
Önemli, kritik, tarihi olabilir ülke gündemindeki başlıklar.
Hangisi bu kadar ‘hayati’ olabilir peki?
***
Bu yazıyı, bu gece yatmadan önce hatırlayın olur mu?
Yataklarında uyuyan sağlıklı evlatlarınız varsa...
Gece gidip üstlerini açmışlar mı diye kontrol edecekseniz...
O minicik ayakları pikenin dışında kalmasın, üşümesin diye üstlerini bir kez daha örtecekseniz…
Ya da terledilerse, üstlerini değiştirecekseniz.
Uykusunda, çocuğunuzun yanağına bir öpücük kondururken hatırlayın bu yazıyı ve Aylan’ı.
***
Sizin, bizim çocuklarımız sıcak yuvalarında, rahat yataklarında uyurken, onların üstü örtülüyken; beli açık Aylan’ın o fotoğrafta.
Bacakları da.
Ama üşümüyor. Üşüyemiyor.
Ve öksüremiyor da biliyor musunuz?
Çünkü o güzelim yüzü kumların içinde, suyun içinde.
Nefes alamıyor o.
Aynı gün, Ege’nin sularında aynı kaderi paylaştığı diğer 7 çocuk gibi.
***
Aylan öldü biliyor musunuz?
Daha 3 yaşında öldü.
3 yaşındaydı.
Sadece üç.
Aylan Kurdi…
***
O öldü.
Ve ben yutkunamıyorum o fotoğrafı gördüğümden beri.
Boğazıma bir yumruk oturdu.
Gözümün önünden gitmiyor o minicik beden, o göğe doğru açık kalmış küçücük avuçlar.
Ah be çocuk !
Ah be…
***
Aylan’ın cansız bedeni kıyıya vurmuş.
Öyle diyor haberler.
Sadece kıyıya değil aslında…
Yüzümüze de vurdu.
İnsan olanının yüzüne vurdu Aylan bu dünyanın iğrenç gerçekliğini.
***
“Jandarma Olay Yeri İnceleme” yazıyor başında duran astsubayın sırtında.
Olay yeri inceleme…
Oysa incelenmesi gereken olayın olduğu yer değil.
Biziz incelenmesi gereken.
Bir yandan, o sahillerde cansız yatan bir caretta caretta yavrusu için bile duyarlılık sergileyen, diğer yandan çocuklarını öldüren biz. Bizler.
***
Yarın adını dahi hatırlamayacağınız bir yabancı…
Bir gariban, bir çaresiz…
Daha yeni yeni konuşmaya başlayan, belki de gelecekte bu dünyayı değiştirmek için söyleyecekleri olan, minicik bir yavru…
Öldü gitti işte bu adil olmayan dünyanın, henüz farkında bile olmadığı düzeninin kurbanlarından biri olarak.
***
Çocuklar ödüyor büyüklerin kirlettiği bu dünyanın bedelini.
Sonra büyüyorlar… Ve belki de bu defa onlar devralıyor dünyayı kirletme görevini. Bazıları en azından…
O zavallı, o masum, o ne olup bittiğinden habersiz çocuklar…
Minicik elleri, minicik ayaklarıyla…
Büyüyorlar işte.
Büyüyebilirlerse…