Asıl olan uygulama ise...
.
Vatan Haber
Sadece ‘gazete okuru’ olsam, bugün her gazetede, hemen her köşe yazarının aynı konuyu kaleme almış olmasından pek mutlu olmazdım doğrusu.
Ne var ki, Ankara’da habercilik yapıp da, böyle bir günde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı ‘demokratikleşme paketi’nden bahsetmemek de mümkün değil.
Kaldı ki, edilmesi gereken birkaç kelam da var.
Dün saat 12.20 itibariyle, yani Yeni Başbakanlık Binası’ndaki basın açıklaması bittiği andan itibaren herkesin sorduğu soru şuydu:
“Başbakan Erdoğan’ın konuşmasında ve açıkladığı pakette, size göre en dikkat çekici kısım neresiydi?”
Cevap veriyorum:
Kimilerine çok uzun gelmiş olsa da, Erdoğan’ın paketin içeriğine geçmeden önce yaptığı konuşmada temas ettiği bazı noktalar, neredeyse pakette yer alan maddeler kadar önemliydi.
Özellikle de şu aşağıda, tırnak içinde okuyacağınız kısım:
“(...) Bundan sonra da hak ve özgürlük talepleri olacaktır. Tartışmalar yaşanacaktır. Esas olan hak ve özgürlük taleplerinin -altını çiziyorum- siyasi bir zeminde, demokratik bir kültürle oluyor olmasıdır. Esas olan hak ve özgürlük taleplerinin, şiddetin, silahın dışlandığı ortamda dillendirilmesidir.
Hiçbir silah, şiddet gösterisi, meşru bir hak talebinin yerini tutamaz. Yumruklar sıkılıysa, tokalaşma, ellerin birleşmesi mümkün değildir. Kalpler birbirine karşı kaskatı kesilmişse oradan gönül birlikteliği çıkmaz.
Sorunları siyaset kurumu çözecekse elbette halkla beraber çözecektir. Toplumsal destek her türlü adımın enerji kaynağını oluşturur.”
Pakette yer alan konular ve bunlara farklı kesimlerin bakışlarını VATAN’ın haberlerinde bulacağınız için ben içeriğe girmeden yukarıdaki bölümü cımbızladım Erdoğan’ın konuşmasından.
Çünkü bu bölüm bir ‘anlayış’ın, bir ‘yaklaşım’ın ilânı.
Ve...
Alınan kararlar ne kadar önemli olursa olsun, asıl olan ‘uygulama’ aşaması ise (ki öyle) bence en fazla dikkat edilmesi gereken nokta, uygulayıcının ‘anlayış’ ve ‘yaklaşım’ı çünkü.
Sırada yöneticiler var
Üç büyük kulübün tribün liderleri ve bazı taraftarlarına yönelik operasyonu biliyorsunuz. Birçok iddia var gözaltına alınanlar hakkında.
Ben bu satırları yazarken, mahkemeye sevk edilmişlerdi. Hangisi hakkında ne karar verileceği belli değildi yani.
Ancak belli olan, soruşturmanın bu kişiler ile yani taraftarlar ile sınırlı kalmayacağı.
Aldığım bilgi, yakın zamanda üç büyüklerin 4 - 5 yönetici ya da eski yöneticisinin de -ifadelerine başvurulmak üzere- kapılarının çalınacağı yönünde.
Turgut Özakman’ın vasiyeti
Neredeyse bir yıl oldu... Eserinden uyarlanan ‘Çanakkale 1915’ filminin Ankara galasında görmüştüm en son onu.
Sağlığı pek iyi değildi. Yürümekte zorlanıyordu.
Eşi Ayla Hanım ile birlikte gelmişti sinema salonuna. Ağzını kapatan hijyenik maskenin ardından sohbet etmiştik.
Kurtuluş Savaşı dönemine dair konuşurken, her detaydan aynı heyecan seviyesinde bahsediyordu.
“Bugünümüzü, o günlere; o destanı yazanlara borçlu olduğumuzu” söylerdi hep.
Ve “Unutmamamız gerektiğini”...
Haklıydı.
Unutmamak gerekiyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl ve ne koşullarda kurulduğunu unutmamamız gerekiyor.
Açın okuyun.
Onun kitaplarını okuyun. O döneme dair nerede, ne bulursanız okuyun.
Çocuklarınıza da okutun lütfen.
Bana kalırsa Turgut Özakman’ın vasiyetidir bu.
KEŞKE...
Bazılarına ‘meslektaş’ dediğimizde bu sözcük tam olarak içimize sinse.