ANGRY TURKS
.
Vatan Haber
Hayatı bazen fazla mı ciddiye alıyoruz acaba?
Gereğinden fazla mı abartıyoruz, yaşadıklarımızı?
Ya da isteyip de yaşayamadıklarımızın, elde edemediklerimizin yarattığı etkiyi?..
Hüzünlerimizin, hayal kırıklıklarımızın ne kadar abartılı olduğunun farkında mısınız?
Üzücü her gelişmeyi dünyanın sonu gibi görüp yıkılmak, toplumsal genetik kodumuza dönüşüyor her geçen gün.
Bu durumu, ‘arabesk kültür’ ya da ‘din’ ile açıklamak işin basit, kolaycı yolu gibi sanki.
Aileden öğrenilenler, toplumun dayatmaları...
Bu ikisinin üstüne bir de öğretim sisteminin ekledikleri.
Sonuçta ortaya çıkan bütünü oluşturan parçalar bunlar.
Hayal kırıklıklarının, üzüntülerin yarattığı tek etki ‘pesimizm’ olsa keşke. İçe dönük bir ‘kötümserlik’ olarak kalsa...
Ama öyle değil.
Son yıllarda ‘Angry Birds’(* )ten çok ‘Angry Turks’ var.
“Şu Çılgın Türkler” değil; ‘çıldırmış’ Türkler vaziyetindeyiz.
Dikkat ediyor musunuz, sokakta ‘düşman’ gibi bakıyor herkes birbirine.
Daha ötesi, düşman gibi davranıyoruz birbirimize. Farkında mısınız?..
Trafikte mesela...
Değil frene basmak, sadece ayağımızı gaz pedalından bir saniye için çekerek bile yol verebileceğimiz birine neler yapıyoruz bir düşünsenize...
Kornaya bas, direksiyonu üstüne kır, camı aç küfür et...
Sonuç?..
Birkaç metre önde olmak için sinir, stres, kavga, dövüş...
Bu sadece trafik versiyonu ‘Angry Turks’ün.
Evde eşine, çocuğuna, anasına, babasına, kardeşine...
Okulda, iş yerinde arkadaşına, amirine, memuruna...
Statta, salonda rakibine... Hatta aynı renklere gönül vermiş yanındakine...
Sokakta tanıdığına, tanımadığına...
Yaşamın her alanı ve her anında, hemen herkese karşı ne kadar ‘hoyrat’ız farkında mısınız?
Ne kadar düşüncesiz...
Ne kadar kaba...
Ne kadar tahammülsüz...
Ne kadar acımasız.
İş lafa geldiğinde mangalda kül bırakmayan bizler; icraat aşamasında, o ‘laf’ların 180 derece aksini uygulamakta ne kadar mahiriz; bir düşünün.
Konuşurken herkes, ‘kibar’lıktan, ‘karşısındakine saygı’dan, ‘empati’den bahsediyor. Söz bitip ‘eylem’ başladığında ise... ‘Çıldırmış Türkler’den biri olarak devam ediyoruz nefes almaya.
“Nefes” dediysem, ‘burnundan solumaya’.
Neyin farkına varmamız gerekiyor biliyor musunuz?
Hiç kimseye değil...
Asıl ‘kendimize yapıyoruz’ böyle yaşayarak.
Ben bu anlamda aranızdan ayrılalı çok oldu.
Hayatı çoğunuz kadar ciddiye almıyorum uzun süredir. Olması gerektiği kadar...
Herkese sadece hak ettiği kadar değer vermeyi öğrendim. Gereğinden fazla değil...
Beklenti hayal kırıklığı dengesini yerli yerine oturttuğumdan beri çok rahatım inanın.
Naçizane, tavsiye ederim.
Ama siz bilirsiniz...
Gerginliğiniz ile başkalarına... Fakat asıl kendinize zarar vermeye devam edebilirsiniz elbette.
Hayatı çevrenizdekilere... Fakat asıl kendinize zehir etmeye devam edebilirsiniz.
Siz bilirsiniz...
(*) Türkçesi ‘Kızgın (sinirli) Kuşlar’ olan bir bilgisayar oyunu.
KEŞKE...
“İddia sahibi iddiasını ispatla mükelleftir” prensibini sadece bizi rahatsız eden iddialar söz konusu olduğunda değil, her daim hatırlasak...