AK Parti’nin alamet-i farikası
.
Vatan Haber
“Bugün saat 10’dan 18’e kadar tam 8 saat Başbakanımızın Bakan, MV, MKYK üyeleriyle konuları müzakere etmesi AKPARTİ’nin alamet-i farikasıdır.”
İktidar partisinin Adana Milletvekili Necdet Ünüvar, Pazar günü saat 19.40’ta Twitter’a işte böyle yazdı.
Prof. Ünüvar’ın Kızılcahamam Kampı’ndan 140 karaktere sığdırdığı bu tespit, bir siyasi partiyi 10 yıl boyunca - üstelik de iktidarda - bir ve bütün tutan gerçeklerin başında geliyor.
Recep Tayyip Erdoğan‘ı seversiniz, sevmezsiniz; beğenirsiniz, beğenmezsiniz ayrı...
Ama bir siyasetçi, daha da ötesi bir siyasi parti lideri olarak Erdoğan’ın hakkını teslim etmek gerekiyor.
‘Tayyip Erdoğan’ın birlikte politika yaptığı arkadaşlarına; hem o kişilerin nitelikleri hem de koşullara göre belirlediği zamanlamalar ile farklı sıfat, sorumluluk ve görevler vermesi’nden söz ediyorum.
Şu Ankara’da, şu son 20 yılda, gazeteci olarak birçok farklı siyasi parti, farklı iktidarlar, farklı liderler, başbakanlar ve onların ‘dava arkadaşları’nı gördük, takip ettik.
Erdoğan ve liderliğindeki Ak Parti kadar, ‘küskün’ü olmayanını ilk kez gözlemliyoruz.
Hüseyin Çelik’ten, Bülent Arınç‘a... Mehmet Ali Şahin‘den Abdülkadir Aksu’ya birçok örnek verilebilir.
Bakanlık, hatta Meclis Başkanlığı yaptıktan sonra ‘danışman’ olarak çalışan, bir süre sonra tekrar çok önemli pozisyonlara getirilen ‘deve dişi gibi’ isimler var iktidar partisinde.
Yerinmeden, gocunmadan, söylenmeden, küsmeden; liderin verdiği her görevi üstlenen bir kadro...
Yeri, zamanı geldiğinde icraat ve bağlılığının tekrar takdir edileceğini bilen bir kurmay heyeti...
10 yıllık iktidar döneminde, Erdoğan’ın sessiz sedasız ‘tasfiye’ ettiği isimler de var.
Çoğunun ismini dahi hatırlamazsınız.
Bırakın teşkilattan isimleri ya da milletvekillerini, ‘lider’ tarafından sahne dışına itilen eski bakanlar bile var.
Zeki Ergezen ve Kemal Unakıtan örneklerini hatırlayın örneğin. Başkaları da var...
Ama bu örneklerin hiçbiri, partiye ya da genel başkanına tepki göstererek, bayrak açarak gitmedi.
Kamuoyu önünde, neredeyse ‘sitem’ bile etmediler Erdoğan’a.
“Çünkü farklı alanlarda kendi düzenlerini kurdular, keyifleri yerinde” türünden karşı tezlerle gelmeyin bana.
Velev ki öyle...
“Bugüne kadar başka siyasi partilerde, başka iktidarlar döneminde durum farklı mıydı?” diye sorarım size.
O kadar ‘küskün’, o kadar ‘muhalif’ nasıl çıktı ortaya geçmiş örneklerde?
“Mutlak iktidarın gücüyle, tasfiye edilenler isteseler bile seslerini çıkaramıyor. Çıkarsalar dahi, onların seslerini duyuracak mecra yok” da demeyin.
İletişim araçlarının, sosyal medyanın geldiği seviye düşünüldüğünde; isteyen, azmeden biri, sesini bir şekilde duyurur, siz de biliyorsunuz.
Hasılı...
Tayyip Erdoğan yola - başta geçmişte içinde yer aldığı Refah olmak üzere - Türk siyasi tarihinde iz bırakmış siyasi partileri ve onların genel başkanlarını çok iyi analiz ederek çıkmış bir politikacı.
Geçmişte ‘güç sahibi’ olan liderlerin; yaptıklarını - yapmadıklarını, doğrularını - yanlışlarını, eksiklerini - fazlalarını tespit edip, stratejilerini belirlerken bu tabloyu da göz önüne almış bir siyasetçi.
Ve bunun yanı sıra; hitap ettiği, içinde siyaset yaptığı toplumun karakter yapısını, özelliklerini çözmüş bir lider.
Tekrar ediyorum... Beğenin - beğenmeyin, sevin - sevmeyin; gerçek bu.
Ve bu gerçek, Türk siyasetinin yakın geleceğinin de belirleyici unsuru olacak.
Beşiktaş, kapalı ve kutu
‘Kutu’ özellikle boş bırakıldı Mersin İdman Yurdu maçında BJK İnönü’de.
Kapalı da boştu.
Taraftar “Biletler pahalı” diyor.
Yönetim - en azından şimdilik - ‘indirim’e yanaşmıyor. Yönetici Ahmet Kavalcı, “Biz iyi oynadıkça taraftarlarımız maça gelecek ve stadımız dolacaktır. Buna inanıyorum” demiş maç sonu.
Kusura bakmasın ama Kavalcı yanılıyor.
Beşiktaş taraftarı, hele de Kapalı insanı; galibiyete, skora, futbola, neticeye göre gelmez o tribüne.
Hatta aksine, ‘kötü günde’ inadına akar Dolmabahçe’ye.
Ama bu kez durum farklı.
Mevzu sadece bilet fiyatları değil. Para, işin görünen tarafı.
Kapalı boş kalmamalı. Kutu eski günlerdeki gibi olmalı.
Ama bunun yolu, sadece ‘taraftarın talepleri’nin aynen karşılanması da olmamalı.
Beşiktaş’ta, meselenin iki tarafı da şapkasını önüne koyup düşünmeli, karar vermeli.
Çarşı da, Yönetim de...
KEŞKE...
Bazı ‘huy’lar, ‘can’dan bağımsız, çıkabilse.