Af örgütü yine affetmedi
.
Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) 2012 İnsan Hakları İhlalleri raporunu dün yayınladı.
Örgüt, dünyanın dört bir yanından, en az 91 ülkede ifade özgürlüğü konusunda yaşanan kısıtlamaları konu etti. En az 101 ülkede ise (ki bu, dünyanın yarısı anlamına geliyor) yaşanan işkence ve kötü muamele olaylarını (bu olayların çoğu da toplumsal gösteri ve eylemlerde yaşandı) ortaya koydu.
Af Örgütü’nün listesinde, Türkiye’nin karnesi de pek parlak değil. Hatta hiç değil...
İşte raporun, “Türkiye” kısmından altı çizilmesi gereken bazı bölümler:
Adil olmayan yargılamalar
“Fazlasıyla geniş ve belirsiz terörle mücadele kanunları kapsamında, büyük coğunluğu terör örgütü üyeliği iddiasıyla olmak üzere yıl boyunca binlerce dava açıldı ve hükümler daha fazla hak ihlallerine yol açtı. Hakkında dava acılanların birçoğu aralarında öğrencilerin, gazetecilerin, yazarların, avukatların ve akademisyenlerin bulunduğu siyasi aktivistlerdi. Savcılar düzenli olarak ifade özgürlüğü hakkı ve diğe uluslararası düzlemde güvenceye alınmış, hakların korumasındaki hareketlere iliskin şüphelileri sorguladı. Diğer kusurlu yürütmeler arasında uzatılmış mahkeme öncesi tutukluluk da bulunuyor. Bu gözaltılar esnasında da dosyaya erişimi engelleyen gizlilik emirleri nedeniyle, savunma avukatlarının müvekkilleri hakkındaki kanıtları incelemeleri ya da müvekkillerinin gözaltında tutulmalarının yasallığına itiraz etmeleri engellendi.”
İşkence ve diğer kötü muameleler
- “Polis merkezlerine ve hapishanelere götürülme esnasında işkence ve kötü muamele yapıldığı iddiaları devam etti. Özellikle haziran ayındaki genel seçimler öncesi ve sonrasındaki eylemlerde, gösteriler sırasında polis düzenli olarak aşırı güç kullandı. Birçok durumda, eylemler polis müdahalesinin ve biber gazı, tazyikli su fışkırtma aracı ve plastik mermi kullanımının ardından şiddetli bir hale geldi. Çoğu olayda, basın emniyet gorevlilerinin göstericileri copla dövdüğünü belgeledi.”
- “Aralık ayında, yerel bir mahkeme, 2009’da bir çocuk gostericinin kafasına defalarca tüfeğin dipçiğiyle vururken görüntülenen bir polis memuruna ceza vermedi. 14 yaşındaki S.T.’nin saldırı sonrası kafatası kırıldı ve altı gün yoğun bakımda kaldı. Mahkeme, yaralanmasının kaza sonucu oluştuğunu ve
“bölgedeki koşullardan” kaynaklandığını öne sürerek ceza indirimi yaptı. Polis memuru altı aylık cezaya çarptırıldı, cezası ertelendi ve polislik gorevine devam etmesine izin verildi.”
Çocuk hakları
- “Çocuklara karsı dava acılmasını önlemeyi hedefleyen 2010 yasal düzenlemelerine rağmen, eylemlere katı lmaktan da dava açmak dahil olmak üzere, Terörle Mücadele Yasası kapsamında cocuklara karsı dava açmaya devam edildi. Hakkında dava açılan çocukların sayısı azalırken, birçoğu hala Çocuk Şube Müdürlüğü’ne gönderilmeden önce yetişkinler için olan polis gözetiminde tutuluyor. En fazla dört güne kadar olan suclama öncesi gözaltı süreleri rapor edildi ve cocukları yargı lama öncesi uzatılmıs gözaltında tutma devam etti. Birçok sehirde Çocuk Mahkemesi’nin olmayışı konusuna değinilmedi.
Kadına yönelik şiddet
- “Türkiye ‘Kadına Yönelik Şiddet ve Aileiçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözlesmesi’ni imzaladı. Ancak, önleyici iç mekanizmalar ne yazık ki yetersiz kaldı ve sığınakların sayısı iç hukukun gerektirdiği sayının oldukca altındaydı. Ekim ayında, Yargıtay, fuhuş yapması için satılan 12 yaşında bir kız çocuğuna tecavüz etmekle suçlanan 26 erkeğin ceza indirimini, kızın kendi rızasıyla cinsel iliskiye girdiği gerekcesiyle onayladı.”
Lezbiyen, gey hakları
- “Cinsel yonelim ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılıkların üstüne gidilmedi. Yetkililer lezbiyen, gey, biseksüel ve trans (LGBT) hakları aktivistleri taciz etmeye devam etti. 2011 boyunca, LBGT hakları grupları, mağdurların cinsel yönelimleri ya da cinsel kimliklerinden kaynaklandığı iddia edilen sekiz cinayet kaydetti.
Geleneksel refleksimiz ile “Bu batılılar bir tek Türkiye’de yaşananları görüyor” diyebilirsiniz yukarıdaki tespitlere.
Ama değil...
Dünyanın yarısı için farklı başlıklar ve farklı boyutlarda benzer birçok değerlendirme yapmış Uluslararası Af Örgütü.
Tamam; belki bazıları ön yargılı, belki bazıları taraflı, belki bazıları etkin lobilerin etkisinde kalmış, belki bazıları abartılı olabilir. Ya da bize öyle gelebilir.
Böyle düşündüğümüz anda tek bir soru çıkıyor karşımıza:
“Bütün bu yazılanlar oldu mu, olmadı mı? Raporda yer verilen konu ve olaylar bu ülkede yaşandı mı, yaşanmadı mı?”
KEŞKE...
Bize dokunmayan yılanların, değil bin, bir
yaşamasına dahi gönlümüz el vermese.