AB mi, C mi?
.
Türkiye; Avrupa Birliği’ne tam üyelik müzakere sürecine devam mı etmeli yoksa tek taraflı olarak üyelik hedefinden vazgeçip kendi yoluna mı gitmeli?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son çıkışıyla birlikte karşımızda duran soru artık budur.
***
Türkiye, “Tamam mı, devam mı” referandumuna gitmese de, zihinlerde oluşan kırılma artık bu keskinliğe ulaşmış durumda.
İşin bu noktaya varmasında Türkiye’den çok Avrupa Birliği’nin tavrının belirleyici olduğu açık.
Bunu, tarafsız bir gözle değerlendirerek söylüyorum.
Çünkü bunca yıldır, on yıllardır, evet belki Ankara’nın işi ağırdan aldığı ya da bazı konularda Avrupa Birliği’ni tatmin etmekten uzak kaldığı dönemler oldu ama bugün bakıldığında, bu psikolojik yol ayrımına gelinmesinde asıl etken AB’nin tutumu.
***
AB’nin;
Türkiye’ye oldum olası, despot bir öğretmen edasıyla yaklaşması…
Ankara’nın hem Kophenhag hem de Maastricht Kriterleri ile ilgili kat ettiği mesafeyi santim santim ölçerken, bazı başka ülkeler için bu kuyumcu terazisini kurmaması…
Türkiye’nin üyelik sürecinde, bardağın hep boş tarafını görmeyi yeğlemesi…
Avrupa Birliği’nin Türkiye’de adeta bir Hıristiyan Kulübü gibi algılanmasına yol açacak şekilde tutum takınması…
Türkiye’nin tabiri ile maç devam ederken kuralları değiştirmesi… Sürekli ve açık bir ‘çifte stantart’lı yaklaşım alışkanlığından bir türlü kurtulamaması…
Kritik dönemeçlerde Türkiye’nin tabiri caiz ise ağzına bir parmak bal sürüp, sonrasında tekrar özüne dönmesi…
Geçmişte, Ankara’nın PKK terörü ile mücadele yöntemlerine en sert şekilde karşı çıkarken, bugün Suriyeli sığınmacılar gündeminin yarattığı şartlara göre bambaşka bir tavır sergilemesi…
Yine geçmişte, AK Parti iktidarda ama Tayyip Erdoğan henüz başbakan değilken, “Biz millet iradesine saygı duyar, sandıktan çıkan sonuca bakarız. Dolayısıyla muhatabımız Erdoğandır” açıklamalarıyla pozisyon belirlerken, bugün işte gördüğümüz şekilde davranması…
***
Bu noktaya gelinmesinde asıl etken AB’nin tutumudur derken işte tüm bunları kastediyorum.
***
Kabul edelim ki AB, bu sürecin başından beri Türkiye’ye hep diğer aday ülkelerden farklı yaklaştı.
Ve yine kabul edelim ki, Türkiye’deki hakim hava da hep, “Biz ağzımızla kuş tutsak, bu Avrupa Birliği bizi üyeliğe kabul etmeyecek” şeklide oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözünü ettiği referanduma gidilir mi bilemem ama bu yapılırsa, bugünkü atmosferde o sandıktan çıkacak sonucu tahmin etmek güç değil.
***
Yalnız şunları da unutmamak gerekiyor.
Avrupa Birliği’ni bir medeniyet projesi olarak gören Türkiye bu hedeften resmen vazgeçerse, o hep bahsedilen “Kophenhag kriterlerini Ankara kriterleri yapar, yolumuza devam ederiz” iddiasını hayata geçirmek, tahmin edildiği kadar kolay olmayacaktır.
Bu, bir öğrenci için “Okula da gerek yok, öğretmene de… Kendi başına evinde oturur, dersini çalışır, sınıfını geçer” demeye benzer.