Ve yağmur yağdı
.
‘Ağlayan sustu; ve ortalıkta –sessizlikten daha korkunç daha ürkütücü-sazlara, yapraklara, toprağa inen yağmurun hışırtılı sesi kaldı. Karanlık yavaş yavaş, uzaktaki çingene çergenlerini, hareketsiz düşünen at gölgesini sildi... Ve yağmur yağdı, yağdı, yağdı.’
Sedat Gani’nin ‘Yollarda’ öyküsünden.
***
Son dolu mesajı geldiğinde arabalara sarınan battaniyelerin eşliğinde bir kadının feryadını duydum:
‘Abi, bu dünya insanları istemiyor artık!’
Abi ise battaniyeyi katlamaktan yorulmuş, yaptığı işin manasızlığına anbean biraz daha inanmış ve bezmiş bir halde hüzünle gülümsedi ona. Bu dünyanın insanları istemediğinden o da emindi.
Battaniyeler arabalara sarıldı, muşambalar arızalı şekilsizlikleriyle kaportaları kapladı, bazaların üstünü kaplayan elyaflar yandan destekli ipleriyle arabaların dış dikiz aynalarına iliştirildi, balonlu naylonlar ön ve arka camları örtüverdi. Tüm bunlar olurken abinin haylaz köpeği Kurabiye, arabalarına abanmış insanların telaşına bir anlam veremiyor, o sıralarda park mafyasının cebine giren paranın hesabını iyi ki tutamıyor, neşe içinde sağa sola sevecen ve makul havlamalar saçıp duruyordu.
Sonra dolu gelmedi, yağmur bir yağdı bir yağmadı. Elyaflar, battaniyeler, balonlu naylonlar arabalara dolandı kaldı. Bu esnada pazarcının patates ve soğan fiyatları gerilemedi. ‘Ama niye böyle oldu?’ sorusunu soranlara pazarcı, Kurabiye’nin tavrıyla gülümsedi, onunkine benzer, neden ve kimden yana olduğu belli olmayan tuhaf ve anlaşılmaz sesler çıkardı.
Yağmur bir yağdı bir yağmadı. O esnada neler oldu neler. Çoğu insan Kurabiye’ye dönüştü. Kurabiye gibi olamayanlar arabalarını battaniyelere, elyaflara sarar gibi, ruhlarını kabuk bağlamış anılarına ve ezberlerine doladı.
Dolu yağmadı. Şimdilik. Dolar düştü. Şimdilik.
***
Yaşadığımız küresel facia senaryosunun son olmadığını biliyoruz. Bu konuda Greenpeace’in bir mesajı var. Aktarmakta fayda görüyorum:
‘Türkiye’nin en kalabalık ili İstanbul bir hafta boyunca dolu nöbeti tuttu, şehirde herkes ne zaman bir sağanak yağış olacak, sel olacak mı diye tetikte bekledi. Meteorolojik doğal afetler gündemimizi belirlemeye başladı.
Bunlar olurken Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2018 yılı ilkbahar aylarındaki (Mart, Nisan ve Mayıs) sıcaklık derecesinin 1981-2010 yılları arası ilkbahar mevsim sıcaklıklarının 3.0°C üzerinde olduğunu tespit etti.
MGM’nin hesaplarına göre 1981-2010 yılları arasında ilkbahar mevsiminin ortalama sıcaklığı 12.0°C iken 2018’in ilkbahar ortalama sıcaklığı 15.0°C oldu.
İklim değişikliğinin etkileri ile mücadele için kentlerimizin altyapısını güçlendirmeli, yeşil alanları korumalı bir yandan da iklim değişikliğine sebep olan sera gazı emisyonlarının en büyük nedeni olan fosil yakıtlardan acilen kurtulmalıyız. İklim değişikliği artık günlük hayatımızda sık sık karşılaştığımız bir kriz. Bu havalar normalimiz olmasın, mevsimler altüst olmasın diye hemen adım atmalıyız.’
Bu önemli adım için Greenpeace bir imza kampanyası başlatmış durumda. Buna destek vermemiz neyi değiştirir sorusu içinse bir lüksümüz kalmadığı ortada. Aşağıdaki link’ten bu kampanyaya destek verebilirsiniz.
https://act.greenpeace.org/page/26251/action/1?locale=tr-TR
*Sedat Gani’yi ve ‘çergen’i merak edenler için: 1927 doğumlu bir yazarımız. Değeri bilinemeyenlerdendi. Şöyle bir şiiri de var: ‘Dünya dümdüz, bütün yollar yürünmüş/ Bir hayal bile kalmamış kurulmadık.’
Çergen: uçurtma