Özgür basın
.
‘Ve bilir belki yaşlanan ırmak
Gölge olmak değil onun yazgısı,
Baş eğmemek, yiğitçe haykırmak;
Gölden göle, dağdan denize
Özgür akarak bentleri kırmak...
Kör kuyular, tanrılarındır.
Bilge olmaktır ırmağın yazgısı.’
Talât Sait Halman
(Yalnız adlı şiirinden)
***
Pazar sabahı Samanyolu grubu genel müdürü ve Zaman gazetesi genel yayın yönetmeninin basın açıklamalarını izliyorum.
Onları destekleyen ekibin sloganlarını da takip ediyorum elbette:
‘Özgür basın susturulamaz!’
Basın gerçekten de susturulmamalı. Dahası basının temel görevlerinin ne olduğu da sık sık hatırlanmalı. Yanlı basın olur mu sorusu ise hiç akıldan çıkarılmamalı. Daha da önemlisi değişen rüzgârlara göre ‘özgürlük ve demokrasi’ fikrinin şekillenemeyeceği anlaşılmalı. Anlaşılmalı ki dün yapılan yanlışlar bugün yapılmasın; dün göz yumulanlara bugün göz yumulmasın. Ki dün ve bugün arasında değişen aktörlerin çizdiği rotanın esas olan değil, özgürlük prensibinin asıl rota olduğu hiç ama hiç unutulmasın.
Türkiye, dün ve bugün, seninki-benimki ayrıştırmasından çok çekti. Şimdi de çekiyor. Dün, iktidarın yaptıklarını o ya da bu şekilde haklı görenler (dahası haklı gösterenler ya da haklı gösterme gafletinde bulunanlar), ‘adalet her zaman üstündür ne diye ürküyorsunuz’ deyip işi ‘olmayan’ bir adalet sistemine terk edenler bugün, ne yazık ki o haklı gördükleri sistemin bedellerini öder hale geldiler. Ne hazindir ki özgür basın arayışı, hak ve özgürlük beklentimiz dün de vardı. Dün de insanlar sorgusuz sualsiz gözaltına alındılar. Sayısız gazeteci, sayısız öğrenci, sayısız masum insan, basının susturulduğu, basının susturulmasına göz yumulduğu bir ortamda olmadık suçlamaların muhatabı olarak cezaevlerine tıkıldı. Şimdi bütün samimiyetimle sormak isterim: O zaman nerelerdeydiniz? Her gün sıra bize ne zaman gelecek noktasında çaresizce bekleşen meslektaşlarınız için hemen hepimizin er ya da geç ihtiyacı olacak hak ve özgürlükleri değil, iktidarın temellendirdiği bir söylemi takip etmeye neden ihtiyaç duydunuz?
O zaman herkes için ‘özgür basın susturulamaz’ sloganı devreye sokulmuş olsaydı, bugün Türkiye olarak bambaşka bir yerde olabilirdik. Derdimiz gerçekten demokrasi ve özgürlük olabilseydi, bugün yarını bambaşka inşa edebilirdik. E-d-e-bilirdik.
Bu arada yaşananlardan ötürü gerçekten üzgün olduğumu belirtmem lazım.
Evet özgür basın susturulmamalı. Hiç değilse özgürlüğün en temel nedeni için. Bugün bana, yarın sana, daha sonraki yarında herkese olabilecekler için. (Ah şimdi bir çamur birikintisi değil gelişen, derinleşen, bendini aşan bir ırmak olmak vardı!)
***
Dün Melisa Gürpınar, bugünse Talât Sait Halman ile başladım yazıma. İkisini de aynı zamanlarda yitirdik. İkisinin de yazdıkları yolumuzu anlamlandırmaya devam edecek. Satırları, ezberlerle debelenirken bizler, bilgeliğin ışığını anlatmaya ısrar edecek, özgürlüğün sonsuzluk vaadine ve evrenselliğin tılsımına taşıyacak bizleri. Bu gidişle zor, zor biliyorum ama... Yine de umutluyum işte.