Nasıl Pop-Yazar Olunur?
.
Feyza Hepçilingirler ‘Nasıl Pop-Yazar Olunur?’ diye bir kitap yazdı. İçinde yok yok. Özellikle yazma işine yeni başlayanlara ‘rehberlik’ edecek bir kitap.
Bazen yazarlığa yeni adım atan arkadaşlarla konuşma şansım oluyor. Yazmaya aşıklar. Ancak yaşadığımız çağ gereği hem çok iyi bir kitap yazmak hem de bir çırpıda ‘çok ünlü’ olmak istiyorlar. Bence buradaki asıl sorun, onları bu ‘çok ünlü olmak’ fikrine iteleyen neden. ‘Niçin insanlar daha yazdıkları ilk kitapta çok ünlü olmak ister?’ sorusu. Bence içinde küresel bir açmazı barındırıyor bu fikir; bir ölçüde de insanın düşünceleriyle girmiş olduğu derin yalnızlığa ayna tutuyor. Bu ise tuhaf bir çelişki yaratıyor. Düşünsenize: Hem dünyaya söyleyecek çok sözünüz var hem de bunun bir çırpıda onaylanmasını istiyorsunuz.. .
Peki çağımızda onaylanmak fikri nedir, nerelerden beslenir? Kim kimi niçin ve hangi koşullarda onaylamaktadır? Her kafadan bir sesin çıktığı bir toplumda (ya da dünya düzeninde) gerçekten yazılan bir metni ‘anlamak’ hatta ‘görebilmek’ için zaman harcayabilecek bir okur kitlesi var mı? Dahası, yazmaktan önce okumanın da bir sanat olduğunu insanlara fark ettirebilen bir eğitim sistemimiz mevcut mu?
Okulda okutulan kitaplara getirilen son yasaklamaları düşündüğümüzde, bu konuda sürekli ağaca çıktığımız aşikârken ‘ünlü olmak’ fikri de havaya karışmaya mahkum bir buhar gibi geliyor bana. Gerçekleşse bile ‘kim, nerede, ne zaman, nasıl...’ sorularını sorup durduğunuz ve muhtemelen ardından pek de doyurucu yanıtlar alamayacağınız tıkanmış bir yapboz sanki.
Ancak hemen belirteyim: Feyza Hepçilingirler’in kitabını zevkle okudum. Özellikle onun muzip dilinden nasiplenmiş cümleleri karşısında bazen kahkahalar atarken buldum kendimi. Bölüm bölüm ayırmış kitabı yazar. Bölümlerden bir kısmını sizlerle paylaşmak isterim: Şablonlar Hayat Kurtarır, Devrim mi Geçmiş Ola, Başaracaksınız, Tarihsel Roman Yazmanın Püf Noktaları, Ortaya Karışık, Her Türk Şair Doğar, Mürdümeriği Renginde Aşk Romanları... Böyle devam ediyor başlıklar. Hatta bir ara, şaka yollu ‘Bunları uygulamaya kalkarsanız popüler bile olursunuz’ diyor yazar! Ki bence de bu mümkün !
Hemen her şeyin birbirinin parçası haline geldiğini, birbirine bağlı, birbirinin nedeni ya da sonucu olduğunu teslim ediyor Hepçilingirler: ‘Bütün başarıların küçümsenmeyecek bir emek karşılığı olduğunu kabul etmek yerine, zirveye tırmanmanın kolay, kestirme ve zahmetsiz bir yolu olduğuna yürekten inanan, istediği yere henüz ulaşamamış olmasının biricik nedeni olarak o sihirli formülü hâlâ ele geçirmediğini düşünen, böyle düşünmeye alıştırılmış genç kuşaklar var. Bunlar bir anlamda Özal çocukları...’
Peki ya sonraki kuşaklar? Hepçilingirler’e göre ‘Onlar da kendisine benimsetilenlerin dışında doğru tanımayan, kendisi gibi düşünmeyenleri düşman sayan, başka görüşlere tümüyle kapalı, beyni yıkanmış bir kuşak olarak serbest piyasa ekonomisinin içindeler. ’
Tam da bu noktada bu ekonominin çarkları içerisinde bir ürün olarak karşımıza çıkan kitabın da nasıl pazarlandığını; sadece işin fiyatla sınırlanmadığını, kitabın niteliklerinin de (hatta bazen yazarın da) nasıl pazarlandığını, nasıl tanıtıldığını paylaşıyor bizlerle yazar .
Kitabın sonu ise çok hoş. Hâlâ içinde umut barındıran bir öğretmenin duygusallığıyla yazılmış bu satırlar. Şu cümleye bakın: ‘Gerçekten yazar olmak isteyen, sözü kuyumcu terazisinde tartarak söyler.’
Bana göre bir yazar için sözü kuyumcu terazisinde tartmak, ne dediğini gerçekten fark etmiş olmak demektir. Varsın, kimse fark etmesin, varsın fark edilmesi asırlar alsın... Bir yazarın öncelikle kendisine karşı dürüst olabilmesidir bu. Ve ne kadar önemli bir adımdır, ne kadar önemli bir adım.