Komşu komşunun külüne muhtaçtır
.
Bu yazı, ‘iyi bir komşu’ temasını bizlerle buluşturan 15. İstanbul Bienali’nden esinlenerek yazılmış bir yazı! Bu yıl 12 Kasım’a kadar ücretsiz gezilebilecek mekânlar ve buralardaki sanat yapıtları bizlere yeni bakış açıları sunmaya gebe. Bu mekânlar Galata Özel Rum İlköğretim Okulu, İstanbul Modern, Pera Müzesi, ARK Kültür, Yoğunluk Sanatçı Atölyesi ve Küçük Mustafa Paşa Hamamı.
***
Yan kompartımandaki ‘komşu yolculardan’ biri okkalı bir biçimde hapşırıyor. ‘Çok yaşaaaa’ diye bağırmazsak olmaz.
Yanımdaki diğer ‘komşu’ kadının siyah gözlüklerle harmanlanmış, siyah giysilere sarınmış, kısacası ‘kapanmış’ ciddiyeti bu halime bakıp eriyor. Birlikte gülmeye başlıyoruz.
‘Yine bir gün içinde sonbahar geldi, herkes grip oldu’ diyor komşu kadın. Onun zihninde gezinen, az önce okuduğu kitapta BertrandRussell’ın iki asır önce söylediği sözler, benimkisinde ise bir-iki gün sonra genç arkadaşlarıma anlatacağım Oscar Wilde’ın Mutlu Prens öyküsü.
***
‘Bütün meselelerde çok uzun zamandır doğru varsaydığımız şeyleri ara ara sorgulamak sağlıklıdır’ diyen İngiliz filozof Russell, yazar Wilde’ın Mutlu Prens öyküsünde mutsuz olan bir prensin mutsuzluğunu anlayan, gören ve başkalarının derdine derman olmasını sağlayarak çözen ve nihayetinde onun ‘mutlu bir prens’ olmasına fırsat veren kırlangıç kuşuna dönüşmüş sanki. Hemen hatırlatalım: O öyküde Mutlu Prens şehrin en gözde yerinde görkemli mücevherlerle donatılmış bir heykeldir; ancak yapayalnızdır. O dipsiz yalnızlığı, o sene arkadaşlarıyla göç edemeyip o heykelin gölgesine sığınan küçük komşusu kırlangıç çözer. Çözdükten sonra da soğuktan ötürü hayatını kaybeder!
Peki ya bizim Prens? Onunkisi de pek farklı olmayacaktır aslında. Ancak bunun pek de bir önemi yoktur. İki komşu, birbiriyle dayanışarak birbirlerinin eksiklerini tamamlar ve kendilerinin dışındaki insanlara yardım ederler. Birisinin gecikmişliğini ötekisi tamamlar, bir diğerinin hareketsizliğini, ötekisi. Birisinin fark edemediğini ötekisi hatırlatır ona, birisinin es geçtiklerini ötekisi gözler, önüne serer. Bunu ise hemen her şeyi yeniden, birlikte keşfederek yaparlar. Komşuluk, biraz da bu keşiflerdir aslında. Yeniden düşünmek, yeniden bulmak, yeniden inşa etmek, yeniden akıl etmek, birbirini kırmadan sorgulamak, yapıcı bir bütünlükle birlikte hareket edebilmek, en azından birbirini tamamlamayı göze almak.
İki gün sonra öyküyü konuşurken genç bir öğrencimin ‘Ama insanlar Mutlu Prens’in onlar için nasıl bir fedakârlık yaptığını anlamadı, onlar için kendinden neler verdiğini fark etmediler bile; sonra onu işe yaramaz buldular ve eritip bir metal yığını olarak çöpe attılar, komşusu kırlangıcı ise kimse umursamadı!’ cümlesini bir başka genç öğrencim şöyle tamamladı: ‘Ama Prens’in heykelinin kalbini eritemediler! Ve onu kırlangıcın cansız bedeninden ayıramadılar... Bu da demek oluyor ki ne bizim Prens ne de kırlangıç öldü!’
***
İyi bir komşu kimdir, nerededir ve ne için vardır soruları kısa vadede iki varlığı, uzun soluklu adımlarda ise toplulukları ve tüm canlıları içeren elzem sorular. Bu soruların elzem cevapları ise öyle uzaklarda değil, en muhtemel ihtimalle kalbimizin yanında gizli.
Bir de not:
Türk Kültür Vakfı’nın bu yıl üçüncüsü gerçekleşen Türkiye Kardeşleri Yurtiçi Değişim Programı’nı anmak şart. Program, 22-30 Eylül 2017 tarihleri arasında Türkiye’nin 9 farklı şehrinde gerçekleşiyor. 14-16 yaş aralığında toplam 200 öğrenci ve 20 öğretmenin katılacağı bu projede aradığımız cevapları -iletişimi esas kılan cevapları-bulmak pek mümkün.