İnsanları Seyreden Güvercin
.
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı (İKSV) tarafından gerçekleştirilen 2014 Filmekimi’ne Venedik Festivali’nden Altın Aslan ödüllü bir filmle başladım. İsveçli yönetmen RoyAndersson’ın ‘İnsanları Seyreden Güvercin’ adlı filmiydi bu. Filmde anlatılan küçük öyküler, insanlara ‘eğlence’ edevatı satan iki meteliksiz satıcı (çağımızdaki Don Kişot ile SanchoPanza ya da Laurel ile Hardy denebilir) aracılığıyla birbirine bağlanıyordu. Yönetmen RoyAndersson hiç üşenmemiş ve insanlığın şu aralardaki vahim, vasat, çaresiz, yapayalnız ve trajikomik halini tutup beyaz perdeye yansıtmış. Bu öyküyü çevreleyen serinkanlı ve bir o kadar da muzip dil içinse filmi mutlaka görmeniz ve bizzat tanıklık etmeniz gerekiyor.
Anlamlar!
Çağın manasızlığı, bu manasızlığa tutturulmaya çalışılan ‘anlamlar’ dizisi içersinde hemen herkesin telefonla birbirine ‘iyi olmana çok sevindim’ tarzında mesajlar gönderdiği, ama aslında kimsenin kimseyi pek umursamadığı-ya da umursamaya takatinin kalmadığı- bir 21. yüzyıl şiiriydi ‘İnsanları Seyreden Güvercin’. Kısacası iletişim araçlarının tavan yaptığı ama kimsenin kimseye gerçek anlamda sunamadığı ‘zaman, iyilik ve anlayışın’ artık mümkün olmadığının insanlarca kabul edilmişliğinin öyküsü. Filmdeki bu kabulleniş ve kurbanlık o kadar doğal veriliyordu ki size anlatamam. Başka bir deyişle 20. yüzyılda anlamı arayan insanın, 21. yüzyıldaki ‘çaresiziz, bırak dağınık kalsın’ halleriydi film.
Belki de bu yüzden savaş naraları hâlâ yer bulabiliyordu yaşlı dünyamızda. Bizler bu kadar umursamaz ve kendi katlimizi kabullenmiş yaratıklar olduğumuzdan. Yaşamın katledilmesine göz yumduğumuzdan. Tüm bu göz yumuşu olmadık ezberlere dolayabildiğimiz için. Ve tüm bu göz yumuş esnasında çürüyerek yaşama devam edebildiğimiz için.
Ama unutmayalım ki bir de güvercin vardı filmde. Asıl kahramanımız güvercin, yönetmen RoyAndersson’ın Edward Hopper, OttoDix ve GeorgScholz gibi ressamların etkisi altında kalarak çektiğini söylediği bu filmde, kuş bakışı bir kadrajdan bu perişan halimizi seyrediyor ve belki de ne zaman kendimize geleceğimizi merak ediyordu!
***
İstanbul’daysanız, Filmekimi’nin 17 Ekim’e kadar sürecek şölenini kaçırmayın. Atlas, Beyoğlu, Nişantaşı Citylife ve Rexx’de filmler devam ediyor.
İnsanlık için sanat hâlâ en önemli ipucu. Ve ne yalan söyleyeyim bu filmlerin çoğunda insanlık olarak nasıl boş boş debelendiğimizin öyküleri var. Ancak bu debelenmeden kurtulabilme umudunun patikaları da.