Şampiy10
Magazin
Gündem

Gezi ve göçmenler

.

ABONE OL
Vatan Haber

Eski öğrencim, şimdilerde çalışmalarıyla dikkat çekmeye başlayan akademisyenlerimizden biri olan Dr. Doğuş Şimşek’le, Kadıköy’de, bir Baylan vaktinde bir araya geldik. Doğuş, Londra’da, Regent’s Üniversitesi’nde ağırlıklı olarak göçmenler üzerine çalışıyor. En son Gezi’yle ilgili bir yazısı yayınlanmıştı Bianet’te ve çok ilgi görmüştü. Ona göre Gezi’deki çok seslilik yurt dışındaki göçmen toplumlarının protestolarına aynı şekilde yansımamış, yansıyamamıştı. Hatırlayacağınız gibi dünyanın dört bir tarafından Türkiyeli göçmenler direnişe destek verdi, veriyor. Doğuş, Londra’da yaşayan Türk-Kürt göçmenleri örnek alarak Gezi Parkı direnişinin ulusaşırı bir hareket olup olamayacağını sorgulamış. Taksim’deki çok sesli ve renkli topluluğun tınısının Londra’da gerçekleşen protestolarda pek var olmadığını düşünüyor. Ona göre bunun belli nedenleri var:

Göçmenler, Gezi Parkı protestocuları gibi birlikte baskı görmedi. Dolayısıyla protestolar sırasında polis şiddeti görmekten kaynaklanan kolektif bir bellek de oluşmadı. O nedenle bu ‘yeni’ oluşumu yeterince fark etmemiş olabilirler.

Kuşkusuz bu protestolardaki göçmen kimliğinin dikkate alınması da önemli. Onları oluşturan siyasal kimlik kalıpları protestolarda öne çıkabiliyor. Bu tür direnişler uzaklardaki vatan için yapıldığında ulusal söylemlerin bir ağırlığı olması kaçınılmaz . Kısacası yerleşik ideolojiler öne çıkıyor. Geçmişi arayan, özleyen bir tavır sergileniyor. Oysa Gezi ‘şimdi’ demişti! Ve şimdiki zamanının yapıcılığına, dönüştürücülüğüne, farklı, alışkın olmadığımız bir dille işaret etmişti.

Yeni vatandaşlık ruhu

Teslim etmemiz gerekiyor ki, yurt dışındaki gösterilerin ağırlıklı olarak verdiği mesaj Gezi’den yükselen ‘yeni vatandaşlık’ ruhu ve ruhun beslendiği ortak belleğe ‘şimdilik’ ulaşabilmiş değil. Yeni Türkiye’yi anlayabilmenin temelindeki en önemli hususlardan biri de farkındalık: Yaşanmakta ve yaşanacak olanı, kısaca direnişin ruhunun tek tipleşmeye, anti-militarizme ve hiyerarşiye hayır diyebilmek olduğunu anlamaya yönelik bir farkındalık; özgürleşmenin bireyle kurabileceği bu ‘yeni’ ilişkiyi anlamlandırmaya yönelik bir çaba... Gerçi bunun için yurt dışına gitmeye de gerek yok. Türkiye’de, özellikle hükümeti destekleyenler ya da bir biçimde Gezi’ye mesafe koyanlar için bu hareket ağırlıklı olarak ‘dış mihraklar’ın ve ‘faiz lobisi’nin hareketi olarak anılmaya devam ederken ötekileştirilmiş kimliklerin ve farklı düşüncelerin bir arada yaşayabileceği yeni bir ülke gerçeği fikri bir kısmımızı heyecanlandırmaya devam ediyor.

Doğuş’un tabiriyle, özlemimiz ‘çok ama çok’ yalın: ‘Çok sesli, çok kültürlü, çok kimlikli bir Türkiye!’

Dileriz göçmen protestolarında öne çıkan ideolojilerin sivri dili Gezi direnişinin kucaklayıcı dilini; yani farklılıkları öne çıkarmak yerine farklılıkları unutarak kucaklaşabilme erdemini yakalasın. Buna yeryüzünün her zamankinden çok ihtiyacı var.

Yaşamakta olduklarımız ‘yeni yurttaşlık’ kavramının daha çok su kaldıracağını gösteriyor.

***


Bu yazıya yetişmedi. Hayatımın en güzel ‘tuhaf kadınlarından birini’, ustamız Leyla Erbil’i yitirmiş olmanın hüznü ve burukluğu içerisindeyim. Hepimizin başı sağolsun.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Tek perdelik
  2. Cumhuriyet Bayramı
  3. Yaşlanmak ve yaşlılık
  4. Milyonlarca Yıldız
  5. Çöküşler
  6. Biri serbest mi dediniz?
  7. Tecavüzcü
  8. Cinsel şiddet
  9. Af
  10. Başka başka konular

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.