‘Gelecek ve Yüzleşme’
.
‘Erkekler öldüremediğinden, kadınlar gülemediğinden delirir.’
Latife Tekin, ‘Muinar’
Berlin’deki buluşmaların en hararetlisi Mercator Vakfı’nın görkemli binasında gerçekleşti. İstanbul Goethe Enstitüsü, Mercator Vakfı ve Tarabya Kültür Akademisi’nin işbirliğiyle hayata geçen bu buluşmada gazeteci Karen Krüger moderatörlük yaptı. Halil Altındere, Murat Uyurkulak ve Zafer Şenocak’la birlikte Türkiye’nin Gezi ile belirlenen ama şimdilik somutluk kazanmamış yeni yüzünü konuştuk. Bu buluşmaya vesile olansa ünlü fotoğrafçı Jim Rakete ve yazar Moritz Rinke’nin İstanbul’da hayat bulan ‘Gelecek ve Yüzleşme’ film ve fotoğraf sergisinin Berlin’deki açılışıydı. Hem İstanbul hem de Berlin’de gerçekleşen etkinliklerin asıl mimarları ise İstanbul Goethe Enstitüsü Müdürü Claudia Hahn-Raabe, Çiğdem İkiışık ve Tijen Akman’dı.
Sergide neler var?
Jim Rakete ve yazar arkadaşı Moritz Rinke, Tarabya Kültür Akademisi’nin bursuyla geldikleri İstanbul’da, tam da Gezi direnişinin eli kulağındayken ellerinde kameralarıyla, İstanbullu gençlerle konuşmuşlar. Onlara kentleri, yaşamları, aileleri, umutları ve Avrupa’yla ilişkileri ile ilgili sorular sormuşlar. Ortaya çıkansa çok ilginç bir kayıt olmuş.
Sanki gençler o kayıtlarda bir öngörüde bulunuyor ve özellikle özgürlükleri konusunda önemli hususlara dikkat çekiyor, geleceğin Türkiye’sinde yer alacak ‘sahici’ çoğulluğa vurgu yapıyorlar. Yeni sivil bir toplumun yeni aktörleri onlar; umutları, rüyaları ve idealleriyle yeni Türkiye’nin sesleri. İstanbul’da 9 Temmuz-23 Temmuz 2013 tarihleri arasında Co-Pilot’ta yer alan sergi ile ilgili detay bilgileri Facebook sayfasından edinebilirsiniz: https://www.facebook.com/events/211188982365614/
Peki bu umut ne zaman hayata geçecek?
Rakete ve Rinke’nin sunuş konuşmalarının arkasından gerçekleşen oturumda biraz bunu dile getirdik. Hiçbir şeyin düşünüldüğü kadar kolay olmadığını, ancak yine hiçbir şeyin endişelenildiği kadar da zor olmadığını. Arzulanan, Türkiye’nin kendine yaraşır bir kimlikle dünyada yer bulması, özgürlüklerin ve eşitliklerin diyarı olmasıydı. Bunun içinse geçmişin ağırlıklarından bir an önce kurtulmalı ve şimdiki zamanda yer alan dinamiklere bakmalı, onları görmeli, hiyerarşik kalıplara, ezberlere dikkat kesilmeli ve özlediğimiz dünyanın sadece siyasetle değil kültür politikalarıyla desteklenmesine de aracılık etmeliydik.
Kısacası savaşsız bir dünyanın mümkün olduğuna inanmalı, savaş ve şiddet isteyen iktidarlara bu işin artık böyle gidemeyeceğini hatırlatmalı, gülmenin, mizahın, çoksesliliğin yapıcılığına inanmaya inatla devam etmeliydik. En azından gençlere verdiğimiz söz ve bırakacağımız dünya vaadi bu olmalıydı bundan böyle. Savaşmayan erkeklerin ve kalpten gülebilen kadınların dünyasının vaadi... Delirerek değil yaşayarak, paylaşarak, severek renklendireceğimiz bir dünyanın vaadi.