Gelecek günler
.
‘Gelecek nesillere iyi bir çevre bırakmak için tabiatın maruz kalabileceği her türlü önlemi mutlaka almak zorundayız. Ekolojik dengenin korunması adına bitki ve hayvan türlerini koruyup, çoğaltmak mecburiyetindeyiz, vb.’
Bir şehrimizin valisi.
***
Bugün Dünya Çevre Günü. Söz konusu olansa geleceğimiz. Daha da net söylemek gerekirse çocuklarımızın geleceği. Aslında, sözlerin tutulmayacağı, buna karşın büyük büyük lafların edildiği gün de diyebiliriz buna. Yukarıdaki örnekteki gibi yani: Çocuklarımızın geleceği, ekolojik denge, efendim soyu tükenecek olan hayvan türleri vb. Bir de fotoğraflar çekilsin, tamam. (İklim değişikliğinin bir aldatmaca olduğunu söyleyen ABD Başkanı içinse söyleyecek sözüm yok elbette.)
Ama şu soruları ve benzerlerini sorduğunuz zaman tepki toplarsınız:
Peki ya zeytin ağaçları?
Peki ya 3. köprü için kesilen ağaçlar?
Peki ya nükleer santraller?
Peki ya savaş için alınan savaş uçakları? O savaş uçaklarından toprağa dökülen ve bitki örtüsünü yüzyıllarca kısırlaştıracak olan lav tohumları?
Peki ya atmosfere salınan gaz? Bundan sorumlu olan şu 55 ülke?
Peki... Küresel bir iklim felaketi gerçeğiyle burun buruna olduğumuzu biliyor musunuz?
Dedim ya bu yaman bir çelişkidir. Siyasetle hakikat arasındaki yaman bir çelişki. Düzelir mi? Umarım dünya dümdüz olmadan düzelir... En son tanık olduğumuz Londra saldırıları, dünyadaki adaletsizlik ve eşitsizliğin, ne ekersen onu biçersin mantıksızlığının açtığı yaraların bitmeyeceği, dünya barışına dair öngörünün gerçekleşemeyeceği yolunda bir kez daha bizi uyarıyor. Şiddetin şiddetle, aptallığın aptallıkla, budalalığın budalalıkla çözülemeyeceği gerçeğinin altını bir kez daha çiziyor. Böyle olduğunda da iklim değişikliğinin bir aldatmaca olduğunu söyleyen tarihi yanılgıların nesnesi olmaya devam edeceğe benziyoruz. İklim değişikliğinin bir aldatmaca, terörün bir kader, cehaletinse coğrafi bir yazgı olarak yaşanacağı (ve buna inandırılmaya devam ettiğimiz) zamanların nesneleri olarak daha çok acı çekeceğe benziyoruz ...
***
Ama... Umutsuz bitirmeyelim bu yazıyı.
Gençler var... Gençlerin umutlarının sahiciliği var ya, işte bu her şeye değiyor.
Futbol sahasını bomboş gördüğüm zaman futbol delisi Ayaz’ın yanına gidip neden maç yapmadıklarını soruyorum. ‘Sahamızda karınca yuvaları var baksana!’ diyor. ‘Orada şimdi futbol oynarsak karıncalara ayıp olmaz mı?’
Bu yüzden ben de bu yazıyı, ‘Sadece Dünya Çevre Günü’nü değil, hemen her günü karıncayı dahi incitmeyecek bir dünya görüşüyle kucaklayacağımız gelecek güzel günlere’ diyerek bitiriyorum.