Don Kişot ve yeldeğirmenleri
.
Şeytan giderken Don Kişot bağırdı;
‘Bir dakika bekle! Sana son bir soru daha soracağım’
‘Sor bakalım’, dedi alaycı bir sesle Şeytan.
‘Ormanda savaş naraları atanlar senin adamların mıydı?’
‘Elbette.. Benim adamlarım çoktur!’
‘İyi ama Allah Allah diye bağırıyorlardı?’
‘Ne sandın ya!.. Şeytan Şeytan diye mi bağıracaklardı? Bizim işimiz bu: Aldatmak, daima aldatmak!’
Don Kişot, Cervantes
***
En az Don Kişot kadar bilinen bir kitap var. Homo Deus. Yuval Noah Harrari’nin bu kitabı, yarına dair insanlığın bir haritasını çıkarıyor. Yarını elbette merak eden o fanilerden biriyim. Orada olalım ya da olmayalım, yarını merak ederiz. İşin bu boyutunu bir yana bırakıp kitabı okumaya başlıyorum. Çok tuhaf bir şey oluyor! Don Kişot’u hatırlarken, kitabın satırları arasında yine o rüzgar yürekli adama rast geliyorum... Don Kişot! Hayatın tuhaf rastlantıları işte.
Hatırlayalım: Gerçekte kırsalda yaşayan ve yaşlı bir adam olan Don Kişot’un kendini efsanevi bir kahraman olarak görmesiyle başlayan olaylar, onun devlerle savaştığı hayali bir dünyada gelişir ve kendini bir şövalye olarak ilan eden Don Kişot’un hüzünlü ve zaman zaman komik mücadelesiyle akar gider. Kurguda kan ve ölüm yoktur. Gerçek bir savaş da yoktur aslında.
Homo Deus’ta ise Harrari bize Borges’in konuyla ilgili bir öyküsünü hatırlatıyor. Öykünün adı ‘Bir Sorun’. Borges bu öyküsünde, Don Kişot’un macerasından yola çıkarak insanlık haline dair bir soru soruyor: Don Kişot bir gün yeldeğirmenlerine ya da hayalindeki devlere değil de gerçek bir insana saldırıp onu öldürürse ne olur? Borges’e göre cevaplar şöyle:
1. Gerçek bir adam öldürmekten zerre rahatsızlık duymayan Don Kişot’un hayatı, önemli bir değişiklik olmaksızın devam eder. Zaten o kadar uçmuş bir haldedir ki bir cinayet işlemekle yeldeğirmenleriyle savaşmak arasında onun için hiçbir fark yoktur.
2. Bu durumdan o kadar korkar ki, bütün sanrılarından kurtulur ve gerçeği görmeye başlar. Gerçek savaşın ne olduğunu anlamaktır bu. Kanın ve ölümün gerçeğini.
3. Bu noktada Don Kişot, birini öldürdükten sonra fantezilerine daha sıkı sarılır. Tuhaf bir biçimde bu cinayet onun hayallerine daha sıkı tutunmasına neden olur!
Eee? Homo Deus’un yazarına göre insanlık tarihi bu üçüncü şıkta yazılmıştır. 1. Dünya Savaşı’nın özeti de budur, 2. Dünya Savaşı’nın da. Göreceli anlamda daha küçük olanları da farksızdır. Bütün sözcükler hızla kirlenir, anlamlarından sapar ve işin daha da ilginci kitleler buna inanır. Ama bir de işin aslı vardır. Çocuk oyuncağı sayılan o savaşlar, insanlığın en beter kâbuslarına dönüşüverir. Hah dersiniz... Sanırsınız ki orada bir kırılma olacak.
Olmaz... Olsa da araya siyasetçilerin bol keseden atıp havaya savurdukları cümleler girer. Ardından da diğerlerinin aldatan cümleleri... İnsanlık tarihi, bir bakıma bu aldanışın tarihidir.