CHP, neden hâlâ buralardasınız?
.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu ilk günden beri bir umutla izlemeye çalışıyorum. Her defasında ‘belki bir şeyler değişir’ umudum, hemen her seferinde cılızlaşıyor, umutsuzluğa dönüşüyor.
Kendisinin Londra’daki açıklamalarını görünce veryansın ettiği hususların elbette en önemli sorunlarımız olduğunu teslim ettim ancak CHP liderinin bunları ifade ediş biçiminde bile beni fazlasıyla düşündüren bir yan var.
Sayın CHP lideri ortada olup bitenleri Türkiye’nin en önemli ikinci partisinin lideri gibi değil de sanki herhangi bir vatandaşı gibi dile getiriyor. Diyeceksiniz ki sosyal demokrasiye de bu yakışır! Genel olarak doğru. Ancak bir dakika... Karşısında ‘liderlik’ üzerinden gücüne güç katan bir iktidar partisi var. Ve CHP’nin bu ‘geçerken uğradım’ söyleminin iktidar için ne kadar büyük bir koz olduğunu Kılıçdaroğlu ve ekibi nasıl görmüyor?
Kendi sesinizle...
Şimdi ‘bu bir üslup sorunudur, herkes aynı hamurdan çıkma değildir’ diyebilirsiniz. Ancak siz Türkiye gibi bir ülkede en güçlü muhalefete soyunmuş bir partide, üstelik söyleyecek sözü olduğunu savladığınız ve bunu her seferinde yinelediğiniz bir partinin lideri konumundaysanız, sesinizi ve sözünüzü daha güçlü ve daha kendinden emin çıkarmak durumundasınız.
Sürekli iktidardan şikâyet ederek değil, kendinize ait bir ses ve programla, hedefe kilitlenerek yapabilmelisiniz bunu. Üstelik bu hedefte de iktidarın aşmış ya da aşmakta olduğu engelleri çoktan çözmüş olarak yola koyulmalısınız.
CHP’nin planı ne?
Örneğin Kürt meselesine bakalım. Bu konuda partiden kamuoyuna yansıyanlar neler? Üzülerek söylemek durumundayım ki Kılıçdaroğlu’nun Kürt sorunun çözümü konusunda göstermiş olduğu iradeyi, parti genelinde göremiyor olmak, partinin her kafadan bir ses çıkıyor imajını güçlendirmekten öte başka bir işe yaramadı.
Öte yandan sivil ve özgürlükçü bir anayasa yapabilmek için ülkede uygun bir iklimin olması gerektiğini söylüyor CHP lideri. Çok önemli bu söylediği. Ancak bu uygun iklimin koşullarının yaratılması konusunda somut olarak neler yapılacağına dair ne biliyoruz?
Örneğin ‘medya baskı altında’ diyor. Doğru söylüyor. Peki bu konuda acilen hayata geçirmek istedikleri önlemler neler? Medyada sansürü kaldırabilmek için hangi adımları atıyorlar ya da atmayı planlıyorlar? Hükümetin medya üzerindeki gözetimi ve sindirme politikalarına karşı acilen geliştirdikleri somut adımlar neler?
Örneğin, üniversitelerin özerkliği diyor. Bu özerkliği sağlamak konusunda parti olarak somut biçimde neler yapmayı planlıyorlar? Örneğin, kadın erkek eşitliği derken nasıl bir gündem belirleniyor? Kürtaj yasası geliyor... Kadınlar ne yapacak? Vs. vs. vs.
Bu arada arkadaşlarımız işten atılmaya devam ediyor. Sonuç: Demokrasi gemimiz fena halde su alıyor.