Charlie Hebdo
.
Paris saldırısının ardından çıkan yorumlara bakıyorum: Kimileri, her zamanki refleksleriyle, bir yalan balonu içerisinden olayı aklayıp paklamaya çalışıyor. İşi Türkiye’nin son dönemde kaydettiği ‘üstün başarılardan’ ötürü ülkelerarası ‘Bizans oyunları’ diye açıklayanlar da var. Düşünüp duruyorum: Ülkemizin şu aralar siyaset arenasında kaydettiği en üstün başarı olsa olsa, olmadık insanları olmadık biçimde aklamasıdır. Sibirya soğuğu eşliğinde bu ve benzeri olaylar karşında milletçe, farkında olarak ya da olmayarak, içtiğimiz damacana damacana buzlu sular da cabası.
İslamofobi
İslamofobiye gelirsek... Batı’nın İslamofobik tutumunun, bir derginin yazı işleri ofisine silahla dalınarak aklanamayacağını anlamak durumundayız. Siyaset arenasının kirli yüzlerinin İslamofobik tutumu, bir derginin üzerinden tanımlanamaz. Bizim ülkemizdeki meslektaşlarımız, üzerlerindeki büyük baskıdan kaynaklı olarak mecburen büründükleri sansürcü tavırlardan ötürü işin etiğini erteliyor olabilirler. Unutmamak elzem: Bir dergi, bir gazete ya da herhangi bir basın kuruluşunun en önemli güvencesi, hatta var olma nedeni ifade özgürlüğüdür.
Bu bittiği zaman siz de bitersiniz.
Dolayısıyla bu katliamı ‘ama efendim bunun arkasında yatan şu lobisidir bu lobisidir, zaten Batı da öyledir böyledir’ diye geçiştirmek hiç kimseye hiçbir şey kazandırmaz. Bugüne kadar kazandırmadığı gibi.
Önce bununla yüzleşmemiz gerekiyor. Yaşanan bir katliamdır.
Yüzleşmek, evet! Bir kez daha...
Burada bizlere düşen, tıpkı 11 Eylül’de olduğu gibi, yakın gelecekte kanlı gölgesiyle, yine üzerimize, yani masum Müslümanlara yıkılacak bu feci olayı reddetmek, yok saymak, bahaneler üretmek, kıyısından, köşesinden sahiplenmek değil, ifade özgürlüğü adına sonuna kadar kınamaktır.
Ha, bundan sonra atılacak çok önemli adımlar var elbette. Bunların başında da ‘ateş olmayan yerden duman çıkmaz’ gerçeğiyle Batı’yı yüzleştirmek ya da en azından bilmem kaçıncı kez daha yüzleşmeye davet etmek olmalı. Kan hesabı yapmaksızın masumiyetin ne olduğunu yeniden masaya yatırmak. Çünkü hepimiz biliyoruz ki bu derin hesaba girersek Batı en başından kaybeder. Dolayısıyla bu konuya hiç girmeden sistematik olarak hayata geçirdikleri İslamofobinin bedellerini bir dünya olarak ödemek durumunda kaldığımızı, kalacağımızı onlara dilimiz döndüğünce anlatmak durumundayız.
Evet. ‘Bu dünya hepimizindir’ gerçeğini, döne döne, bir kez daha anlatmak...
Korku
Evet hepimiz korkuyoruz... İster Batılı ister Doğulu olalım, böyle. Ama tam da bu yüzden yaşam adına cesur olmak zorundayız. Belki de işimizi en iyi biçimde yapmaya çalışmak bunun başında geliyordur. Charlie Hebdo ekibi bunu yaptı. Kalemlerinden başka silahları olmayan Fransız meslektaşlarımızı, yaşamlarıyla ödedikleri bedellerle değil, bununla hatırlamayı tercih edeceğim.