Buradasınız!
.
Yönünüzü yitirdiğinizi sandığınızda karşınıza çıkar. ‘Buradasınız’, kendinize göre mekânı zihninizde tanımlayabileceğiniz kısacık bir cümledir. Ona göre belirlersiniz, kuzey böyle, güney şurası diye. Haritanın içinde bir adınız bile vardır artık. Yönünü şaşıran siz, artık yönünüzü bulabilecek bir koda sahipsinizdir.
Öyle de.. .
ABD’nin haritaları bildiğiniz yerde göstermez Türkiye’yi, Ortadoğu’yu, hiçbir yeri. Hemen her şey yer değiştirmiştir sanki. Baktığınız zaman her zaman solda görmeye alışkın olduğunuz Amerika kıtası en merkezde durur. O zaman haritaların bir yalan olduğunu düşünmeye başlarsınız ya da kafanızda yeniden bir mekân ve zaman algısı yaratmaya çalışırsınız.
İş bununla da bitmez
Kaliforniyalı gençten bir çocuk o haritaya bakar, kendine sorulan ‘Ortadoğu’ sorusunu net bir biçimde anlamış halde der ki: ‘Gösterdiğiniz o yerde ben sadece kırmızı görüyorum.’
Kanın kırmızısıdır kastettiği. Kargaşa, vasat politikalar ve gerilimin kırmızısı; ama kibar bir oğlan olduğu için bunu söylemez. Niyeti kimseyi kırmak değildir zaten. Ders bittikten sonra (ki o sırada yangın alarmı çalmıştır binada) patenine atlayıp gitmektir niyeti, arkasına bakmadan. ‘ABD kendisine baksın’ çıkarsamalarından fazlasıyla sıkılmıştır; Guantanamo’yu bilir, Vietnam’ı da. Ancak dünyanın derdine derman olacak bu tür çıkarsamalar, tepkiler değildir, olmamalıdır da ona göre.
Öte yandan o ve diğerleri gittikten sonra, duvara asılmış olan o haritaya bir Ortadoğulu ruhuyla bakmak farzdır sizin gibiler için. Uyduruk olduğunu düşündüğünüz yangın alarmına (bir tatbikat daha olduğuna inanarak) aldırmaksızın o haritaya gözünüzü dikip, bakmak, bakmak. Zihninizde yangın yerine dönmüş ve söndürülmesi mümkün olmayan bir kırmızılığın içinde gezinirken heyecanla kapının çalınmasına verdiğiniz tepkiye de o zaman şaşırıverirsiniz. Ağzınızdan kendi dilinizde dökülüvermiştir o sözcükler: ‘Kim o?’
Gelen üst kattaki sınıfların birindeki Hintli matematik hocasıdır. Yangın alarmlarına alışkın biridir artık. Buna karşın yangın alarmlarının ciddiyetine inanmış biri.
Filmlerden fırlamış bir heyecanın öznesidir. Hindistan’a gideceğine inanan ve sonunda yeni bir kıtayı keşfeden Kristof Kolomb adlı o maceraperest adamın esrar perdesini kaldırarak ‘Hâlâ ne duruyorsunuz burada kuzum!’ diye sizi kendinize getirir.
Kıtalar keşfedileli çok zaman olmuştur. Cep telefonları, internet, ipod, ipad bulunmuş, mesafeler kısalmış, yönler, hatta sınırlar yeniden çizilmiştir... Haritaya bakarsınız, son kez. Kanın ateşe, ateşin kana döndüğü o yere. Yangınlara. Ortadoğu’ya. O da size bakmaktadır, ne tuhaf! Yanlış bir yerde durduğunu bile bile. Bunu kanıksamış, artık umursamayan bir halde.
Çantanızı alır, omuzunuza asar ve Hintli adamın sunduğu eşiğe adım atarken yine de arkanızdan fısıldayan o sesi duyarsınız:
‘Buradasınız! ’