Bugün 8 Mart!
.
Kadına uygulanan şiddetin tavan yaptığı bir 8 Mart’ı daha geride bırakıyoruz. Bu ülkenin kadın yazarlarından biri olarak bu sorunun tek bir günde değil 365 gün gündemde tutulmasının gerekliliğine inanıyorum. Özellikle son on yılda giderek artan şiddeti işaret eden rakamlar, ülkemizdeki kadın sorununun neredeyse hemen her şeyin önüne geçecek bir olgu olduğunu söylüyor bize. “Söylüyor da kimin umurunda?“ diyebilirsiniz. Hâlâ kadın cinayetlerinin gün ışığına çıkartılmasının toplumumuzdaki kadın-erkek ilişkilerini çatırdattığını düşünen bir zihniyetle iç içeyiz. Bu toplumun artık kadınlardan korkma ve onları kafalardaki kalıpların içine tıkıştırma suretiyle yok sayma yerine kadınların varlığını birey olarak kabul etmesinin zamanı gelmiştir (gelmiştir de geçiyor bile). Defalarca tekrarladığımız üzere birey olmak, insanların kendi seçimlerini yapabilmesi özgürlüğüdür. Ve bu gerçek, bu toplumdaki muhafazakârları ilgilendirdiği kadar kendisini liberal, sosyal demokrat vb. konumda gören bütün erkeklerin gerçeği olmak durumundadır. Türkiye’nin kadınlarının ayakları üzerinde durması demekse, Türkiye’nin uçması demektir.
Hemen belirtelim; ayakları üzerinde duran insandan kastım, özgüveni ve özsaygısı olan, seçimlerini içselleştirmiş ve iradesini yaşamın dinamiğine oturtabilmiş kişi demek. Bağırıp çağıran ve sürekli karşısındakini suçlayan, korku dolu bir insan değil, yani. Böyleleri çıksa çıksa baskı toplumlarından çıkar. Türkiye’ninse artık baskı toplumundan çıkıp demokratik bir topluma ulaşması gerekiyor. Çünkü... Çok yorulduk.
Etkinlikler
Özellikle 9 Mart tarihinde İstanbul Kadıköy’de önemli bir yürüyüş var. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 9 Mart Pazar günü Numune Hastanesi’nin önünde başlatacağı bir yürüyüş olacak. Türkiye’nin kadın haklarının ihlali anlamında en önemli noktasına parmak basmak, bu ülkenin demokratikleşmesi yolunda da en kıymetli adımlardan biri olsa gerek. Ülkemizde kadınlar ölüyor. Buna ‘dur’ demekse boynumuzun borcudur.
İşin edebiyat cephesi
Bir diğer ilginç etkinlikse ‘Osmanlı’dan Günümüze Kadınların Edebiyatı’. Bugün gerçekleşecek ve bütün gün sürecek (10-17 arası) bir seminer bu. Besbelli Osmanlı’dan günümüze kadın kaleminin izlediği o çetrefil yola da ışık tutacak. Fatmagül Berktay, Yaprak Zihnioğlu ve Hazal Halavut ilk oturumda bu mirası değerlendirecekler. İkinci oturumda ise Murat Cankara, Mehmet Fatih Uslu ve Duygu Köksal bu edebiyatın içinde yer alan ya da yer alamamış ‘öteki kadın sesini’ tartışacak. Öğleden sonraki oturumlarda ise Didem Havlioğlu, Feryal Saylıgil ve Hülya Adak kadın edebiyatının, genel edebiyat anlayışının dışında durabilme özelliği ve direnişine dikkat çekecekler. Son oturumda ise yazar arkadaşlarım Şebnem İşigüzel ve Hatice Meryem’le birlikte günümüzde kadın yazarlığın durduğu yeri konuşacağız. Bu oturumun moderatörlüğünü Senem Timuroğlu ve Enver Aysever yapacak. Özyeğin Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi’nin Çekmeköy’deki yerleşkesinde (Reşat Aytaç Oditoryumu) gerçekleşecek olan bu ilginç buluşmayı kaçırmamanız dileğiyle.
Dünya Kadınlar Gününüz kutlu olsun.