Şampiy10
Magazin
Gündem

Bu kötülüğün içerisinde umut nerede olabilir?

.

ABONE OL
Vatan Haber

Paul Auster’ın editörlüğünde Can Yayınevi’nden çıkan yeni bir kitap var: ‘Babamın Tanrı Olduğunu Sandım.’ Auster, ABD’nin hemen her yerinden gelen öyküleri toplamış ve Ulusal Radyo’daki programına konuk etmiş onları. Sıradan Amerikalı insanların sıradan, sansürsüz öyküleri bunlar. Aşk, savaş, ölüm, aileyle ilgili hüzünlü, komik, acı dolu öyküler... Birbirine dokunup dağılan, tekrar birleşen, dağılan insana özgü anlatılar. Aslında şu: Hemen hepimizin parçalanmış bir öyküsü var ve 21. yüzyıl bu parçalanmış, kırılmış, yerle bir olmuş öykülerin toplamı esasen. Büyük teoriler peşinde koşmak yerine, memnun olsam da olmasam da, bütünü aramaktan çok bu kırılmış parçalara bakmak, gerçeği tespit etmek açısından daha elzem geliyor bana.

Kırılmalar

Aslında yazıma bu kitapla başlamamın bir nedeni var.

Paris’te yaşanan olaylardan sonra Tatvan’da duvara asılan şu nahoş afiş kafamı bulandırdı. Öçten, bu uğurda ulaşılacak şehadetten bahsediyordu, ‘siz vurunca demokrasi biz vurunca terörizm’ diyordu ya, o afiş işte...

Nereden bakarsanız bakın her tarafından nefret saçan, kötücül cümleler bunlar. Kaldı ki böyle düşünen insan sayısı da az değil, biliyorum.

Ancak, ister inanın ister inanmayın, şunu da fark ettim: Bu afişte sadece gördüğüm bu kötücül nefret değildi! Aynı zamanda öfkeyle sarmalanmış büyük bir acı da vardı orada. O afişi hazırlayanların hemen her birinin hayatındaki kırılmalarını düşünebileceğim bir acıydı bu. ‘Peki bunu aklamak ister miydin’ diye soracak olursanız cevabım hayır olacaktır. Zaten asıl sorunun bu olmadığına inanıyorum.

Yine de şunu akıldan çıkarmamak gerekiyor: Keşke birbirimizi dinlemek için daha çok zamanımız olabilseydi. Dünyanın doğusu batısı, Türkiye’nin doğusu batısı, içimizin doğusu ve batısı, fark etmiyor... Birbirini gerçekten dinleyebilseydi uç gibi gözüken, ama aslında iç içe geçmiş tüm bu noktalar... O zaman, hiç değilse, en çok öfkelendiklerimizin kaynağını bulabilmek daha kolay olabilirdi. Kırılma noktalarımızı ve elbette bunların beslendiği korkularımızı da. Hatta bu uğurda küçüksediklerimiz ve yok saydıklarımızın kaynağını da.

Bana öyle geliyor ki bu yorgun dünyanın, savaşın anlamsızlığını ‘artık’ keşfedebilmesi için en çok buna ihtiyacı var. Dört bir tarafında yaşayan insanlarının, birbirlerine çok benzediklerine dair içlerinde sakladıkları cilasız hikayelerinin açığa çıkmasına.

***

Bir de elbette tüm bunlara karşın, yaşamda tecrübe ettikleri her ne olursa olsun, gerçekten iyi kalmış insanlar var. Onlar, dinleri yaşam ve yaşatmak olan insanlar. Biz, siz diye yaşamı ayırmanın mümkün olmadığına inananlar... Paranın, vicdanın, yaratıcılığın ve imanın kimde olduğu belli olmayan insanlar onlar. Bazen Doğu’da bazen Batı’dalar, bazen hem yersiz hem de yurtsuzlar. Dünyanın cennetini ruhlarında taşıyorlar.

Yüzümüzü onlara dönme zamanı.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Tek perdelik
  2. Cumhuriyet Bayramı
  3. Yaşlanmak ve yaşlılık
  4. Milyonlarca Yıldız
  5. Çöküşler
  6. Biri serbest mi dediniz?
  7. Tecavüzcü
  8. Cinsel şiddet
  9. Af
  10. Başka başka konular

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.