‘Birileri’ bizi cidden gözetliyor olacak!
.
Bu başlığı atmamın nedeni söz konusu şu yasa tasarısı. Meclis’i karıştıran yasa tasarısı. Meclis’te başta HDP’li milletvekilleri olmak üzere bütün muhalefet birleşmiş bu yasa tasarısını protesto ediyorlar, haklılar.
İç Güvenlik Yasa Tasarısı’na neden hayır dememiz gerekiyor, kısaca sıralayalım:
Bu yasa polisin başta silah yetkisi olmak üzere üzerimizdeki her türlü yetkisini genişletmeye meyil etmiş bir yasa tasarısı. Yani kendi ülkemizde tutuklanmadan tutuklu, suç işlemeden suçlu, paranoyak insanlar haline gelmemiz için (ki yarı yarıya o haldeyiz) düzenlenmiş bir yasa tasarısı. Hak ve özgürlüklerimizi ihlal etmeye hevesli bu yasa tasarısının hayata geçmesi halinde özlediğimiz Türkiye biraz daha sisler içerisinde kalacak. Özgürlüklerimizden bir parça daha kaybetmiş olacağız. Bir parça mı? Hayır, o özgürlüğün tümünü kaybedeceğiz. Hemen hemen hiçbir şeyi protesto etme hakkımız kalmayacak. İzleneceğiz, gözleneceğiz ve fişleneceğiz. Üstelik bunların yapılması, bu yasa tasarısı çerçevesinde ‘meşru’ sayılacak.
Kısacası bilimkurgu filmlerindeki o meczup yaratıklara dönüşeceğiz. Ölmeden birer zombi haline geleceğiz.
Bu yasa tasarısına dur dememiz gerekiyor çünkü ülkemizde yeterince olan bir şeyin değil, olmayan şeylerin hayata geçmesi lazım. Dünya alem biliyor ki bu topraklarda hak ve özgürlüklerimizi teminat altına alacak olan polisin güç ve yetkilerinin artırılması değil, azaltılmasıdır.
Ancak iş polisle de sınırlı değil. Yasa tasarısının bir diğer özelliği ise valiliklere tanınan yetkiyle ilgili. Bu yasa tasarısı hayata geçecek olursa valiler doğrudan gözaltı kararı verebilecek. Dahası, toplumsal olaylarda aynı valilik belediye araçlarına el koyabilecek, personeli polis zoruyla kullanma yetkisine sahip olacak, savcıların yerine ‘hareket edebilecek’ polislerin atanmasına karar verebilecek.
Bu ne demek? Vatandaşı düşman olarak görmek demek elbette! Tehdit olarak görmek...
Türkiye insanı bu yasa tasarısını bu haliyle hak etmiyor. Diyebileceğim budur. Bunca şey yaşadıktan sonra, hayır.
Neden mi? Biz özgürlüğü çoktan hak etmiş bir ülkeyiz. Bu açıdan bakıldığında Meclis’te muhalefetin göstermiş olduğu direnci son derece önemsediğimi ifade etmek durumundayım. Özgürlüğün, siyasetin bittiği (ya da bitirilmeye çalışıldığı) yerde değil tam da ilk elden siyasetin konusu olduğunu düşündüğüm için özellikle önemsiyorum bu direnci. Şunu teslim etmemiz önemli: Siyaset anlamında özgürlüklerimizin teminat altına alındığı bir kamu alanı yaratamazsak, özgürlük fikrimizi asla dünyevileştiremeyiz.
‘Özgürlükler Paketi’ diye sunulan bu pakete, aman dikkat! Özellikle de özgürlüğün ne anlama geldiğini tekrar tekrar hatırlayarak. Biliyorum zor... Zor, zaman alacak, enerji kaybettirecek ama... Belki bizim ömrümüz yetmeyecek ama...
Diyelim mi? Diyelim hadi ve öyle bitirelim o halde:
‘Sende ben imkânsızlığı seviyorum,
Fakat asla ümitsizliği değil.’ (Nazım Hikmet)